Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Start - Up

  Start-up da bitti bugün. 16 bölümdü zaten. Kore dizilerini bu yüzden seviyorum sanırım sakız değiller. İyi hissettiriyorlar, dünyayı sever gibi oluyorum. Dizideki gençler yazılım mühendisi, işte algoritmalarla falan boğuşup şirket kuracaklar. Bi fikirleri var; görme engelli insanlar için sesli görsel tanıma uygulaması yazılımı. Adı "gözcü". Kapı nerede, karşıda kaç kişi var, nereden gitmeli hepsini söyleyecek program. Yatırımcı bulup, şirket olup ideallerine ulaşacaklar mı onu görüyoruz dizide. Çünkü kim reklamları göremeyecek kitleye yatırım yapar? Neyse bu Kore dizisi bir kahraman çıkıp her şey para değil diyecektir elbet.sjsj Yani hayat şöyle değil bakın, birilerine yardımcı olmak için teknoloji geliştiriyorsunuz, fakat onu finanse edecek olan yatırımcı bulamazsanız o iş yürümüyor. Finanse eden kâr oranını nasıl arttıracağını düşünüyor. Siz bu sefer kâr getirecek başka uygulama yapma peşinde oluyorsunuz, özgünlüğünüz, idealleriniz, dünyayı daha yaşanılabilir kılacak ve s...

Magda Szabó

Aslında Magda Szabó'yla tanışmam, bloga onunla ilgili bi şeyler yazma istediğimden, yani şu andan üç yıl kadar önceydi, beni şu an tekrar Magda Szabó'dan bahsettiren şeyse, İza'nın Şarkısı ve Kapı kitaplarının filmleri de olduğunu yeni öğrenmem. ✨ Durun baştan başlıyorum.  Kimdir Magda Szabó ? hemen kısa biyografi. 1917 yılında Macaristan'da doğdu. Çağdaş Macar edebiyatının önde gelen kadın romancılarından, hatta Kapı adlı romanı Fransa’nın saygın ödüllerinden olan 2003 Prix Femina Etranger ödülünü aldı. Benim ilk okuduğum romanı İza'nın Şarkısı olmuştu. Sonra zaten dilini çok beğenip Kapı'yı da almıştım. Kapı 1959’da “Atilla Jozsef” ve 1978 yılında “Lajos Kossuth” ödülünü kazandı. Yarı otobiyografik unsurlar taşıdığı söylenen Kapı, beni çok etkilemişti. Hatta o kadar ki, Emerenc'i asla unutamadım.  Yazar, Macar kültürüyle o İletişememe çaresizliğini, evet tam anlamıyla İletişememe çaresizliği diye nitelendirebilirim, öyle iç içe geçirmiş ki okurken tam anla...

sağlam kroşe

ölüp gitmekle ilgili sorunlar mevcut süreğen. akış rutin, üstelik hızlı. asırlardır kabul edilmiyor, bunun farkındayız, ölümsüzlüğün peşinden az koşulmadı. ne çare fakat ölünüyor. e ölünsün bunun nesi kötü. tezahürü güzel diye katlanılan bu simülasyondan daha iyidir hem belki, boyut değişimi, öyle ya da böyle, farklı bi delik, alan; her ne olacaksa, bunun nesi korkutucu diyebilir miyiz belki de fantastik, büyülü evet diyebiliriz belki alengirli. geride kalanlar düşünecek artık burasının bokunu püsürünü, gidenin zamanı bitti, gidene ne ki, hatırlamıyor/görmüyor burada o gittikten sonra olanları, üzülecek ne varmış, kim gelmiş cenazeme, kaç gün ağlamışlar, kaçıncı gün belki akıllarına geldim, sonra ne zaman unutuldum. gittim çünkü bitti benim hikâyem buraya kadardı, buydu en son görünen kısmım.son tezahür.gerisi beni ne ilgilendirir, ki ilgilendirir mi ayrıca, bedenim bana ait değil artık. Bedenim artık anakronik bir sorun. Çürümesi kokması hastalık yayması muhtemel enkaz. çüreğen. gidil...

Kendine Ait Bir Oda

"Para kazanın. Kendinize ait bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın KADINLAR." Para kazanılıyor, zannediyorum bunu aştık. Fakat kazanıldığıda güç bela oluşturulmuş bir odaya ayıracak vakti 21. yüzyılda bulamıyoruz sevgili Virginia; çalışmazsak vakit bol da, parasız o odayı yapamıyoruz; çalışmazsak bize bakan yok hayır tren miyiz zaten bize neden bakılsın; zengin baba ve zengin koca faktörleri malumun bilirsin, hayatını finanse edenler hayatın üzerinde tahakküm kurabileceğini düşündüğünden, histerik unsurlar barındırır. Bizler işte tam da böyle bir paradoksun içerisinde debelenirken, sen 1882'de doğup, 1941'de ceplerine taşlar doldurarak kendini Ouse nehrine atıp yaşamını sonlandırdın. Ve arkanda eşine; "Sevgilim, yine çıldırmak üzere olduğumu hissediyorum. Yaşadığım o korkunç anlara geri dönemem artık. Ve ben bu kez iyileşemeyeceğim. Sesler duymaya başladım. Odaklanamıyorum. Bu yüzden yapılacak en iyi şey olarak gördüğüm şey...

Kımıltı

Anlatmak istediklerimi göze sokmadan, usul usul anlattığı için Kımıltı'yı çok seviyorum ve matbuda yer almış olmasından ötürü gurur duyuyorum. Kımıltı aslında yaşanılabilir kainat için ısrarla direnen ve tüketimin metalaştırdığı tüm güzellik anlayışlarına meydan okuyan bir çöplük. İncitmeden ve az zararla toparlanıp gelmiş tüm nesnelerin sesi, bütün kanıksanmış realitelerin yüz karası.  Nilgün Yılmaz-Kımıltı, Buzdokuz sayı:5, Mayıs-Haziran,2021 2021

Gotik Mimari

Sanat Tarihi ile ilgili olan notlarımdan derlediğim Gotik Mimariye ilişkin olan arşivim . Orta Çağ Avrupa sanatının en önemli üsluplarından biri olan Gotik üslup, ilk kez 12. yüzyılın 2. yarısında, siyasal değişimlerin ve ulusal devlet bilincinin yaşandığı Fransa'da ortaya çıkmış ve buradan yayılarak 15. yüzyıla kadar tüm Avrupada etkisini göstermiştir. Fransa ve Avrupa'da, bu üsluptaki eserlere Opus francigenum- Fransız işi denilmiştir. İtalyan hümanistleri 15. yüzyıldan sonra bu tarz işleri beğenmeyip Barbar Sanatı diye nitelendirmiş ve istilacı kavimler olan Gotları hatırlatacak biçimde Gotik kelimesi ile adlandırmaya başlamışlardır. Gotik, gerçekte bir mimarlık üslubudur. Romanesk Dönemde temelleri atılan Gotik üslupta, bilinçli olarak Romanesk üslubun özellikleri bir araya getirilmiş ve Orta Çağ kentlerinin katedralleri Gotik üslupta inşa edilmiştir. Saint Denis Katedrali - Kraliyet Mezarları, Fransa (1135-1144) Basilica of Saint-Denis Bu çağda katedral, düşünce ve sa...

Buzdokuz

Bundan bi kaç ay önce Buzdokuz'u alıp elime okuyana kadar dergilerle ilişiğim, popüler kültürün dayatmalarını sansürleyip sadece sevdiğim mevzulardan ve kişilerden bahseden dergileri almaktan ibaretti. Çünkü bi'şey öyle çok olunca, yitiriliyor başka bi'şeyler. Etraf sonra zihni yormayan işlerle, herkesleşen seslerle, aynılaşan hepimizle doluyor. O yüzden durup durup ağzımızı yayıp şiir, öykü, roman falan yazmamalıyız, her şeyin bi oluru var. Türedik sağolsun sosyal mecralar, akışıyoruz ha bire, layk alıyor diye attıklarımız güzel yazıyor değiliz, sözüm meclisle beraber tüm milletvekillerine. O yüzden biraz iyi dergi lütfen. "Dergilerin sürgit büyük eserlerle donanması gerektiğini söylemek gerçekçi olmaz. Malzeme bellidir. Beklentileri hem ideal hem de gerçekçi düzeyde belirlemek gerekirse şöyle: Bir derginin yazara, okura heyecan hissettirmesi gerekir. Ancak bu heyecanda güncellikten ziyade, dinamizm önemlidir. Bir dergi, hangi konuya değinirse değinsin konuya yaklaşım...

Tuğla Kafa

Pink Floyd'un bu şarkısına ben yetişemedim. Grubun 1979'da çıkan The Wall albümünden bir şarkı " Another Brick in the Wall "  Sözleri; We don’t need no education (Hiçbir eğitime ihtiyacımız yok.) We dont need no thought control  (Fikirlerimizin denetlenmesine ihtiyacımız yok) No dark sarcasm in the classroom   (Sınıfta aşağılamaya son.!) Teachers leave them kids alone (Öğretmenler, çocukları rahat bırakın.!) Hey! teachers! leave them kids alone! (Hey Öğretmen çocukları rahat bırak.!) All in all it’s just another brick in the wall. (Sonuçta sadece duvardaki başka bir tuğla o.) All in all you’re just another brick in the wall. (Sonuçta duvardaki başka bir tuğlasın sen.) Klibi de izlerseniz daha rayına oturur. - Susturamıyorum bu şarkıyı içimde ben yıllardır. -anlatamıyorum da fakat şairin dediği. ... Ne bu eğitim? Literatürde "belli bir bilim dalında, belli bir konuda bilgi ve beceri kazandırma, yetiştirme ve geliştirme işi." olarak tanımlanır. Bunu sağlayan...

Bi şiir hikâyesi

Bundan bir ay kadar önce, durup dururken, yani işte o hani, gökten zembille düşen şeylerden biri başıma düştü; canım şair, Zeynep Arkan İkrar ve Orada Merhamet Varmış adlı iki şiir kitabı mevcut. Ayrıca, şiir konusunda ufkumu açan ders hocam; yazdıklarımı edebi anlamda yorumlayan-eleştiren ilk yetkin kişi. İnsanın, yazdıklarımı bi okur musunuz, yorumlar mısınız, gömülecekse beraber kazalım mı toprağını diyebileceği yetkinliğe sahip bir insan dahi tanımıyor oluşu ne kötüymüş. Bunun farkına varışım bir miktar üzdü beni. Edebiyata ilgi duyarım fakat edebi çevrem yoktur benim. Hani bu baba çevre; dergi, editör, eleştirmen, yayıncı vs. Kendini eksik hisseden çoğu insan için böyledir bu durum. Olagelmiş her düzenin içinde bir hiyerarşi yok mudur hem. Öyle herkes her yerde kabul görmüyor. Gerçi kabul görünürlükte göreceli. Belirli hegemonyaların girdabında nasıl dönmesin bu çark, nasıl kırılmasın dişlerin. Zeynep Arkan'lı hikâyemde yolum, Hayriye Ünal'la kesişti. Kitapları daha henüz...