Ana içeriğe atla

Gotik Mimari

Sanat Tarihi ile ilgili olan notlarımdan derlediğim Gotik Mimariye ilişkin olan arşivim.

Orta Çağ Avrupa sanatının en önemli üsluplarından biri olan Gotik üslup, ilk kez 12. yüzyılın 2. yarısında, siyasal değişimlerin ve ulusal devlet bilincinin yaşandığı Fransa'da ortaya çıkmış ve buradan yayılarak 15. yüzyıla kadar tüm Avrupada etkisini göstermiştir.
Fransa ve Avrupa'da, bu üsluptaki eserlere Opus francigenum- Fransız işi denilmiştir. İtalyan hümanistleri 15. yüzyıldan sonra bu tarz işleri beğenmeyip Barbar Sanatı diye nitelendirmiş ve istilacı kavimler olan Gotları hatırlatacak biçimde Gotik kelimesi ile adlandırmaya başlamışlardır.

Gotik, gerçekte bir mimarlık üslubudur. Romanesk Dönemde temelleri atılan Gotik üslupta, bilinçli olarak Romanesk üslubun özellikleri bir araya getirilmiş ve Orta Çağ kentlerinin katedralleri Gotik üslupta inşa edilmiştir.

Saint Denis Katedrali - Kraliyet Mezarları, Fransa (1135-1144)

Basilica of Saint-Denis

Bu çağda katedral, düşünce ve sanatının anıtsal ifadesidir. Katedraller piskoposların öncülüğünde, halkın ve loncaların desteği ile yapılmıştır. Gotik katedrallerin ilk örneği rahip Suger tarafından planlanan Saint Denis Katedrali'dir. Suger'in, Fransızlara özgü milli bir mimari yaratmaya çalıştığı bu katedralde rozas (gül) pencere, batı cephede iki kule, transept, heykeller, ışınsal şapeller, sivri kemerler, kaburgalı tonoz gibi Gotik üsluba ait özellikler bir arada kullanılmıştır.


"Saint Denis'te yeni olan ve çarpıcı gelen özellik , iyi bilinen inşaat tekniklerinin, da­ha önce hiç bulunmayan berraklıkla bir iç mekan yaratılması için birleştirilmiş olmasıdır." (Syf, 376, Dünya Sanat Tarihi (John Fleming, Hugh Honour)

Rosas(gül pencere): Romanesk ve Gotik katedrallerde ilk kez kullanılan yuvarlak pencerelerdir. Renkli camlar, desenler ve resimlerle süslü pencerelerde oymalar ve desenlerle süslenmiş 
çerçeveler kullanılmaktadır.   

Saint Denis Katedrali
Gotik kiliseler genellikle üç ya da beş nefli transeptli bazilikalı, planlı olarak yapılmışlardır. Apsis arkasında ambulatory (çevre koridoru), ışınsal şapeller, batı cephede ve transept girişlerinde kule, rozas pencere, kilise duvarları ve alınlıkla rina kabartma ve heykeller, pencerelere vitray yapılması üslubun önemli özellikleri arasında bulunur. Gotik kiliselerde transept ve nef arasındaki ayırıcı bölmeler kaldırılarak bu bölümler birbiriyle bağlanmıştır.
Gotik katedrallerde boyutlar yükseldikçe örtü sistemini desteklemek için uçan payandalar yapılmıştır. Payandaların taşıyıcı görevini üstlenen cepheleri rahatlatmasıyla daha büyük pencere ve kapı açıklıkları yapılabilmiş bu da pencerelerin vitraylarla (renkli cam işçiliği) kapatılarak süslenmesini sağlanmıştır.

Saint Denis Katedral -Vitraylardan düşen renkli ışık



St. Denis Katedrali Kaburga-Tonoz Üst  Örtüntüsü

(John Fleming, Hugh Honour),Dünya Sanat Tarihi (syf,376)


Saint Denis Katedrali'nden sonra inşa edilen Chartres Katedrali Gotik üslubun en ünlü yapılarındandır. Uçan payanda ilk kez bu yapıda kullanılmıştır.


Chartres Katedrali (Fransa, 1194-1220)







Hac amacına hizmet eden Chartres Katedralinde nefin yer döşemesine bir labirent işlenmiştir ve hacılar çeperden başlayarak merkeze doğru bu labirenti yalın ayak dans ederek tamamlarlar.




Gotik katedrallerin en ünlüleri arasında bulunan Paris Notre Dame Katedrali Paris'in gururu ve ekonomik özgürlüğünün sembolü olarak yerel tüccarlar tarafından Meryem Ana'ya ithafen yaptırılmıştır.
1163-1345 yılları arasında tamamlanan katedralin inşası uzun yıllar sürdüğünden yapıda çok sayıda mimar çalışmış ve üslup değişiklikleri ortaya çıkmıştır.



Paris Notre Dame Katedrali











Kısa bir anektod: 19. yy başlarında Paris şehir planlamacıları bakımsızlığından ötürü Notre Dame Katedrali'ni yıktırmak isteyince, ünlü Fransız yazar  Victor Hugo, halkın ilgisini yapıya çekmek için Notre Dame'ın Kamburu adlı romanını yazmıştır. Roman, katedralin kurtarılması için kampanya başlatılmasını sağlayarak yenilenmesinde büyük rol oynamıştır.

Paris şehrinden Fransa'nın tümüne yayılan Gotik üslubu tüm Avrupada aynı anda aynı biçimde görülmemiştir. Bu üslubun en önemli örneklerinden olan İngiltere'deki Cambridge Kings College Şapeli, Fransadaki örneklerden oldukça farklıdır. 



Cambridge Kings College Şapeli

1446-1515 yılları arasında John Wastel ve Reginald Ely tarafından yapılan tek nefli şapel, yapının tamamını örten yelpaze tonozlarla örtülüdür.




Hollanda, Almanya, Belçika, Avusturya, İtalya gibi ülkelerde de görülen Gotik üslubun önemli örnekleri arasında;

Köln Katedrali, Almanya (1248-1880)








St. Stephan Katedrali, Viyana (1147-1160)


Şu videoyu çok beğendim.







St. Vitus Katedrali, Prag (1344-1929)

Prag




St. Vitus Katedrali, Prag (Dakika 9.37)





Toledo Katedrali, İspanya (1226-1493)









Siena Katedrali, İtalya (1215-1263)











Floransa Santa Croce, İtalya (1294-1442)








Floransa Katedrali (Santa Maria del Fiore), İtalya (1296-1436)







Milano Katedrali, Floransa Palazzo Vecchio, Siena Palazzo Publico (Halk Sarayı), Venedik Düklük Sarays, Oxford Christ Church College, Avignon Papalık Sarayı bu üslupla yapılmış Avrupadaki sivil mimarlık örnekleridir.

 
Yararlanılan Kaynaklar

John Fleming, Hugh Honour, Dünya Sanat Tarihi (1982), (Alfa Yayınevi 2016)
Germaner, S. (1997). "Gotik Üslup", Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi
Gombrich, E. H. (1986). Sanatın Öyküsü 
Wikipedia.org
https://mobile.twitter.com/harf_olarak/status/1118571671869362178





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

his soykırımı

yapamıyorsan yapamıyorsundur. dimağın çünkü ısrarsız/ ve diğer her şey gibi sonunu bilemediğin bir kaos içinde büsbütün avuçlarında parıldayan hengamenin götürdükleri ile yüksünük, savruk, süreğen bir çağrışım yılgın ve üstelik son sürat giderken bu yılgıyla, sızlıyor burnun, içindekilerle dolu kafan ağır, güne dönen yüzün sararık, tırnakların mor ve pek çok şeyi yitirdiğin o günün akşamı aidiyetin siliyor her şeyi /block/daha fazla block/ biliyorsun korkak olmanın sırası değil, akıyorken hayret direnç gösterebilmen huzursuz bağdaşıklığa beyhude neden çünkü his soykırımı adı e biraz nüktedan. 🎧 Wherever i may roam

Kendini de birlikte götürmüş 🎧

• "Sokrates'e birinin yolculuklarla hemen hemen hiç değişmediğini söylemişler. "Eminim ki, kendini de birlikte götürmüştür" diye yanıtlamış Sokrates."¹ Yoksa madem hepimize bu cihanda bir yer, olmayan o yerde buluşacağızdır gibi, nereye kadar gideceğiz ya da duracağız çünkü yo lun sonunda bir yerde mutlaka toplanacağızdır. Ama değil mi ki oraya da aidiyet hissedemeyiz oradan da gidesimiz gelir orayı da kalabalık yaptık çünkü, orası da bir yer'leşti, resmiyet kazandı. Olur bu. Hep oldu. Buna direnmeyelim elbirliği edelim tamam kabul ama cihansız olup bir yerde de buluşmayalım lütfen. Kendilerimizi geride bırakabilir miyiz? Bu böyle herkesin kendine ait müstakil cihansızlığı olarak devam etse olmaz mı? Tamam kendini cihansız hissedenler güruhu olarak varlığınızın saptanmış olmasına hayır hiç asla lafım yok fakat sayınızın artmasından bir miktar rahatsızlık duyuyor olmam cihansızlığımı benciliyorsa, rahatsızım, müstakil cihansız olayım istiyorum, cihansızlıkla...

Yol

Bir film sahnesi bazen düşündürüyor insanı. Olmak istediğimiz yerler var. Olması istenilenler sürüncemede. -yıllardır aynı bak. Pencerelerden dışarıları izliyorum hep. Yollar dağlar, ağaçlar var. Birileri yürüyor. Gün dönüyor. Yere bişey düşürüyor biri, arabasının farı yanmıyor diğerinin, geçen biri çöp kovasına çarptı, yitti sonra gün. Akşam oldu. Sokak lambaları yanıveriyor gün yitince. Kemikleri sızlıyor mezardakinin, ısınmıyor, aydınlamıyor hiçbir mezarlığın içi, soğuk bu aralar; karşı evin bacası tütüyor, güneş gelir birazdan, çok az ama işi başından aşkın.-yazgısına sarılmış uçuyor son kuş. .. Meşhur bir hikaye var onu bilirsiniz.-yol hikayesi.Yolculukta tanırmışsın insanı. İçe gidileni kastetmediler ondan şüphesiz, kanla, başla, ayakla yürülüneni diyorlar. Olsun yine de ne kadar tanıyabilirsin ki bir insanı, öyle hemen tanınılabiliniyor mu. -sen de herkes gibiymişsin- Başka olmak için uğraşılabilinirmiş gibi. Dönüp durup yaşıyoruz hepimiz. Dönüyor filmler, toparlanıp gidiyoruz, ...

tüm bu oluş

| Niye ve şimdi bunun sırası mı bilmem fakat bir yerden düşmek isteseydim bu muhtemelen evrenin kenarı olurdu. Niye düşmek isterdim bilmiyorum. Evrenin ama mevzuyla kendisini ilişkilendirmesi bi hayli zor. Bir kenarı Stephan Hawking'e göre bile yok. Artık son kanıya göre evren sınırsız ama sonlu. Bir gün yok olacak ama üzgünüm canım kendim bir kenarı yok. :') Başlangıcıysa biraz kaoslu şaibeli entrikalı türk dizileri gibi süzüm süzüm süzülüyor. Evren ve ona oturtmak istediğim muhtemel tanımlar konusunda kafam evet biraz karışık. Gaz ve toz bulutlarını tenzih ederiz ama kim bu gaz ve toz bulutları. Khaos'un oğulları?. O zaman adları Gasos ve Tosos olmaz mıydı. Gasos ve Tosos diye yedi bölümlük mini dizi yazmamı isteseydi Netflix. -istemedi. Konumuz bu değil. Belli ki esaslı bir gazdan ve hatırı sayılır bir tozdan bahsediyorlar. Biz de anıyoruz. Mitolojide geçmemesi ya da bizim bir şekilde de olsa mitolojide yaşamadığımız gerçeğiyle birlikte biraz geçenlerde James Webb'in...

Vincent Van Gogh

Bundan bir-iki hafta kadar önce öyle dururken, yine okunacak ve yapılacak tonlarca şey varken, Loving Vincent'i izledim. Loving Vincent, Afiş Loving Vincent (Vincent’ı Sevmek), 2017 yapımı bir drama. Bu biyografik dramayı Van Gogh üzerine yapılmış diğer filmlerden farklı kılan, filmin 65.000 karesinin her birinin 100 ressam tarafından kanvas üzerine yeniden çizilerek yapılmış, yağlı boya çizimlerinden oluşturulması. Loving Vincent, 2017 Filmde V. Van Gogh'un ölümünden sonrası işlenmiş.  Gerçekten ihtihar mı etti yoksa bu bir cinayet miydi, gibi sorular çerçevesinde ilerliyor film. Adeta Van Gogh'un resimlerinin hareketlendirilmiş hali. Muazzam bir emek. film hakkında   En son buna benzer The House diye bir dizi/film izlemiştim. O da stop-motion tekniğiyle keçeden yapılmış canlıları hareket ettirilerek çekilmişti. Bu işi bu resim karelerinin her birini yeniden çizerek yaptıklarını göz önünde bulundurarak, Loving Vincent filmindeki emeği biraz olsun gözünüzde canladırab...