Ana içeriğe atla

Tuğla Kafa


Pink Floyd'un bu şarkısına ben yetişemedim. Grubun 1979'da çıkan The Wall albümünden bir şarkı "Another Brick in the Wall

Sözleri;

We don’t need no education
(Hiçbir eğitime ihtiyacımız yok.)
We dont need no thought control 
(Fikirlerimizin denetlenmesine ihtiyacımız yok)
No dark sarcasm in the classroom 
(Sınıfta aşağılamaya son.!)
Teachers leave them kids alone
(Öğretmenler, çocukları rahat bırakın.!)
Hey! teachers! leave them kids alone!
(Hey Öğretmen çocukları rahat bırak.!)
All in all it’s just another brick in the wall.
(Sonuçta sadece duvardaki başka bir tuğla o.)
All in all you’re just another brick in the wall.
(Sonuçta duvardaki başka bir tuğlasın sen.)

Klibi de izlerseniz daha rayına oturur.

-
Susturamıyorum bu şarkıyı içimde ben yıllardır.
-anlatamıyorum da fakat şairin dediği.
...
Ne bu eğitim?
Literatürde "belli bir bilim dalında, belli bir konuda bilgi ve beceri kazandırma, yetiştirme ve geliştirme işi." olarak tanımlanır. Bunu sağlayan kurumlar, evet hepimiz biliyoruz ki eğitimhaneler; okullar, eğitim fakülteleri...

Bugün eğitim verildiğini düşündüğümüz kurumlar pozitif ve sosyal bilimlerin yanında insana saygı eğitimi vermiyorlar derslerde, ya da almıyor mu insanlar? Almalı mıyız? Bunu topluluk içinde yaşarken öğrenme eğilimi içerisinde değil miyiz? Babanın anneye, kardeşin kardeşe, insanın insana saygı duymadığı bir toplumda yetişen birey okulda kime saygı duyar? Eğitimcinin insiyatifine mi kalmış, temel insan olma vasıfları edindirmek, öyleyse diyelim, bir eğitimci pozitif ya da sosyal bilimlerin yanında temel insan olma vasıfları edindirmiyorsa; dürüstlük, yardımseverlik, cömertlik, zarafet, saygı, hoşgörü gibi temel insan olma vasıfları ders olarak alınabilen şeyler mi?

Der ki Jean-Jacques Rousseau, “Öğrencim ister askerlik mesleğine, ister papazlık ya da avukatlık mesleğine yönlendirilsin, önemi yoktur. Ana babanın eğiliminden önce, doğa onu insan olarak yaşamaya çağırır. Yaşamak benim ona öğretmek istediğim meslektir. Benim elimden çıktığında eminim ki ne yargıç ne asker ne de papaz olacaktır; önce insan olacaktır: Bir insanın olması gereken şey olmayı bilecek, hem de gerektiğinde kim olursa olsun fark etmeyecektir, insan olmasını bilecektir, varsın felek onun mevkiini değiştirsin dursun, o daima kendi yerinde olacaktır.”¹

Bu artık mümkün değilse eğitim yuvaları neyin eğitimini veriyor? “İnsan” olamadıktan sonra, profesör olmuşsun bi önemi var mı?
Bu durumda eğitimin yeri ve zamanı göreceli olmaktan öteye geçemiyor. Çünkü bu öğrenip durduklarımız nedir?
Bir insan öğrenebileceği her şeyi farklı yollardan öğrenebiliyorsa eğitim verilen değil alınan bir şeydir. O yüzden asırlardır sabittir diplomalara göre insan sınıflandırmanın adı da kast sistemidir ve insanlık, insan olarak gelişemedikten sonra eğitim maalesef sadece bir sayıklama olarak kalacaktır.

¹Jean-Jacques Rousseau, “Emile ya da Çocuk Eğitimi Üzerine”, Türkiye İş Bankası Yayınları,15




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

his soykırımı

yapamıyorsan yapamıyorsundur. dimağın çünkü ısrarsız/ ve diğer her şey gibi sonunu bilemediğin bir kaos içinde büsbütün avuçlarında parıldayan hengamenin götürdükleri ile yüksünük, savruk, süreğen bir çağrışım yılgın ve üstelik son sürat giderken bu yılgıyla, sızlıyor burnun, içindekilerle dolu kafan ağır, güne dönen yüzün sararık, tırnakların mor ve pek çok şeyi yitirdiğin o günün akşamı aidiyetin siliyor her şeyi /block/daha fazla block/ biliyorsun korkak olmanın sırası değil, akıyorken hayret direnç gösterebilmen huzursuz bağdaşıklığa beyhude neden çünkü his soykırımı adı e biraz nüktedan. 🎧 Wherever i may roam

Kendini de birlikte götürmüş 🎧

• "Sokrates'e birinin yolculuklarla hemen hemen hiç değişmediğini söylemişler. "Eminim ki, kendini de birlikte götürmüştür" diye yanıtlamış Sokrates."¹ Yoksa madem hepimize bu cihanda bir yer, olmayan o yerde buluşacağızdır gibi, nereye kadar gideceğiz ya da duracağız çünkü yo lun sonunda bir yerde mutlaka toplanacağızdır. Ama değil mi ki oraya da aidiyet hissedemeyiz oradan da gidesimiz gelir orayı da kalabalık yaptık çünkü, orası da bir yer'leşti, resmiyet kazandı. Olur bu. Hep oldu. Buna direnmeyelim elbirliği edelim tamam kabul ama cihansız olup bir yerde de buluşmayalım lütfen. Kendilerimizi geride bırakabilir miyiz? Bu böyle herkesin kendine ait müstakil cihansızlığı olarak devam etse olmaz mı? Tamam kendini cihansız hissedenler güruhu olarak varlığınızın saptanmış olmasına hayır hiç asla lafım yok fakat sayınızın artmasından bir miktar rahatsızlık duyuyor olmam cihansızlığımı benciliyorsa, rahatsızım, müstakil cihansız olayım istiyorum, cihansızlıkla...

Yol

Bir film sahnesi bazen düşündürüyor insanı. Olmak istediğimiz yerler var. Olması istenilenler sürüncemede. -yıllardır aynı bak. Pencerelerden dışarıları izliyorum hep. Yollar dağlar, ağaçlar var. Birileri yürüyor. Gün dönüyor. Yere bişey düşürüyor biri, arabasının farı yanmıyor diğerinin, geçen biri çöp kovasına çarptı, yitti sonra gün. Akşam oldu. Sokak lambaları yanıveriyor gün yitince. Kemikleri sızlıyor mezardakinin, ısınmıyor, aydınlamıyor hiçbir mezarlığın içi, soğuk bu aralar; karşı evin bacası tütüyor, güneş gelir birazdan, çok az ama işi başından aşkın.-yazgısına sarılmış uçuyor son kuş. .. Meşhur bir hikaye var onu bilirsiniz.-yol hikayesi.Yolculukta tanırmışsın insanı. İçe gidileni kastetmediler ondan şüphesiz, kanla, başla, ayakla yürülüneni diyorlar. Olsun yine de ne kadar tanıyabilirsin ki bir insanı, öyle hemen tanınılabiliniyor mu. -sen de herkes gibiymişsin- Başka olmak için uğraşılabilinirmiş gibi. Dönüp durup yaşıyoruz hepimiz. Dönüyor filmler, toparlanıp gidiyoruz, ...

tüm bu oluş

| Niye ve şimdi bunun sırası mı bilmem fakat bir yerden düşmek isteseydim bu muhtemelen evrenin kenarı olurdu. Niye düşmek isterdim bilmiyorum. Evrenin ama mevzuyla kendisini ilişkilendirmesi bi hayli zor. Bir kenarı Stephan Hawking'e göre bile yok. Artık son kanıya göre evren sınırsız ama sonlu. Bir gün yok olacak ama üzgünüm canım kendim bir kenarı yok. :') Başlangıcıysa biraz kaoslu şaibeli entrikalı türk dizileri gibi süzüm süzüm süzülüyor. Evren ve ona oturtmak istediğim muhtemel tanımlar konusunda kafam evet biraz karışık. Gaz ve toz bulutlarını tenzih ederiz ama kim bu gaz ve toz bulutları. Khaos'un oğulları?. O zaman adları Gasos ve Tosos olmaz mıydı. Gasos ve Tosos diye yedi bölümlük mini dizi yazmamı isteseydi Netflix. -istemedi. Konumuz bu değil. Belli ki esaslı bir gazdan ve hatırı sayılır bir tozdan bahsediyorlar. Biz de anıyoruz. Mitolojide geçmemesi ya da bizim bir şekilde de olsa mitolojide yaşamadığımız gerçeğiyle birlikte biraz geçenlerde James Webb'in...

Vincent Van Gogh

Bundan bir-iki hafta kadar önce öyle dururken, yine okunacak ve yapılacak tonlarca şey varken, Loving Vincent'i izledim. Loving Vincent, Afiş Loving Vincent (Vincent’ı Sevmek), 2017 yapımı bir drama. Bu biyografik dramayı Van Gogh üzerine yapılmış diğer filmlerden farklı kılan, filmin 65.000 karesinin her birinin 100 ressam tarafından kanvas üzerine yeniden çizilerek yapılmış, yağlı boya çizimlerinden oluşturulması. Loving Vincent, 2017 Filmde V. Van Gogh'un ölümünden sonrası işlenmiş.  Gerçekten ihtihar mı etti yoksa bu bir cinayet miydi, gibi sorular çerçevesinde ilerliyor film. Adeta Van Gogh'un resimlerinin hareketlendirilmiş hali. Muazzam bir emek. film hakkında   En son buna benzer The House diye bir dizi/film izlemiştim. O da stop-motion tekniğiyle keçeden yapılmış canlıları hareket ettirilerek çekilmişti. Bu işi bu resim karelerinin her birini yeniden çizerek yaptıklarını göz önünde bulundurarak, Loving Vincent filmindeki emeği biraz olsun gözünüzde canladırab...