•
"Sokrates'e birinin yolculuklarla hemen hemen hiç değişmediğini söylemişler. "Eminim ki, kendini de birlikte götürmüştür" diye yanıtlamış Sokrates."¹
Yoksa madem hepimize bu cihanda bir yer, olmayan o yerde buluşacağızdır gibi, nereye kadar gideceğiz ya da duracağız çünkü yolun sonunda bir yerde mutlaka toplanacağızdır. Ama değil mi ki oraya da aidiyet hissedemeyiz oradan da gidesimiz gelir orayı da kalabalık yaptık çünkü, orası da bir yer'leşti, resmiyet kazandı. Olur bu. Hep oldu. Buna direnmeyelim elbirliği edelim tamam kabul ama cihansız olup bir yerde de buluşmayalım lütfen. Kendilerimizi geride bırakabilir miyiz? Bu böyle herkesin kendine ait müstakil cihansızlığı olarak devam etse olmaz mı? Tamam kendini cihansız hissedenler güruhu olarak varlığınızın saptanmış olmasına hayır hiç asla lafım yok fakat sayınızın artmasından bir miktar rahatsızlık duyuyor olmam cihansızlığımı benciliyorsa, rahatsızım, müstakil cihansız olayım istiyorum, cihansızlıklarımız hayır neden birleşti. Niye böyle tümevardık. Bi niye kalabalıklaştık. Mesele hani o gidebilen ya da gidebilecek olan tüm olası evrenleri saptamaktı. Buraya nasıl geldik. Hayır yarıştırılamaz fütursuzluklarımız falan hiç öyle çarpıştırılamaz. Kendimizi terk etmeli ama olmayan o yerde de kendilerini bırakıp gitmişler olarak buluşmamalıyız. Kolektif yapılacak iş mi bu.
Diğerkâm. / -başkalarının yararını kendi yararı kadar gözetme
düşeş-
Tüm bu olanaksız cihanlara erişme umudu yüzünden kosmosa eğilmeyi unuttum ben. Nasıl bir histi bu. Bir şeyler olsun diye temenni, temenni cinsinden iyi niyet, iyi niyet cinsinden dua, dua cinsinden elçilik, elçilik cinsinden zorunlu/isteye yüklenen sorumluluk, varlıksılıktan mukabil veryansın, veryansından müştemil serzeniş, serzenişle avanta isyan, evet isyanla nisyan, takdimli türeyiş, yapılanılamayan olunuş ve fakat yine de Queen'in ortalama Türkiye'de üzerime fırlatılışı?
Olmuyor. Benim şovlarıma kramplar girdi. -beni buradan alalım isterim- Sesimin rengi bile değişti. Bi değiştim ben. Değişememekle değişilebiliniyor mu? Öyle bir şey oluyorsa değişememem değişti. Niye böyle oldu bu. Zamanın dişlisine çark olmuşlar değişirmişler sürekli. Herakleitos bile "tek değişmezin değişimin kendisi olduğunu" söylüyorken bana düşmez zıtlarımla zıtlaşmamak; kendimleri kendimlere kırdırmamak, mevcut benden yeni bir ben var etmemek; değişememem de değişebilir elbet, benim de değişememen değişim üzerine demek ki.
Ne garip ama oluşu değişimden soyutlayıp -bu benin hep aynı ben kalacağını- dahası bu -ben kalmanın- bir halt olduğunu sandığımda 2011'de 'Ben Böyleyim' diye single çıkarıp Athena, böyleyim'imin değişebilirliğini fırlattı üzerimize.
"Ben böyleyim"
-evet
"Benim güzel hatalarım var"
-evet
İnsanın hatalarla gelişebileceğini, böyleyim'in aslında değişken olduğu ispatlamadı da ne yaptı bu söz şimdi. Böyleysem, hatalarımla. Hatalarım ama benim değişkenliğimden. Değişkenliğim olmasa hatalarım olmaz. Hatalar yoksa ben böyleyim'im değişmez. Sabit bir böylelikten bahsetmiyorsa Athena, ki sabit olsa hata seviciliği yapmazdı zannediyorum, Athena zamanın Herakleitos'u mudur.
Nietzsche Herakleitos'un felsefesinden bahsederken,
"Bal hem acı hem tatlıdır. Dünya bir kaptır, içeriği ayrışmasın diye sürekli karıştırılmalıdır. Güneşin yaşam veren aydınlığıyla ölümün karanlığı aynı kaynaktan fışkırır"²
derken şüphesiz sen ve ters senlerin hatalarla ve zıtlıklarla böyleliğini hep değiştirecek ve bu böyleliğin kafanı öyle karıştıracak ki değişmiş olmanın acı verdiğini sanacaksın fakat bu seni sen farkında bile olmadan besleyecek yeter ki tadında olan değişime izin ver, evren seni sen evreni sürekli karıştır gibi şeyler söylemek istemiş olabilir pekala. Fakat ben o kadar "ben böyleyim" ki içeriği karıştırmanın değişime ve oluşa dahil olmadığını falan zannettim. O kadar karışıyordu hayatımdaki her şey birbirine, böyleliğim o kadar değişiyordu ki her an kendimi sürekli biraz da böyle böyle olmak istiyorum derken buluyordum.
"Haz ve acı, bilme ve cehalet, küçük ve büyük bir ve aynı şeydir. [Evrensel zaman oyunu] içinde başkalaşır ve bir aşağı bir yukarı yer değiştirir."³
-Zaman Nedir?
"Uyumlu ve uyumsuz hale getirdiği zarlarla oynayan, zarları uyumsuzlukta uyumlu hale getiren. Kum yığınlarını denizin sahiline yığan, sonra da yıkan bir çocuk."²
"Durmadan akan oluş ırmağı asla durulmayacaktır, şairlerin Akheron veya Kokytos dedikleri yok oluş ırmağı da aynı şekilde ama ters yönde."²
"En iyi uyum kendisiyle ters düşenden doğar"²
"Uyan ve uymayan, birleşen ve ayrılan, tamla eksik bir araya gelir, birden tüm, tümden bir doğar."²
"Ayrışan tüm kendisiyle birleşir, yayla lirin ahengi gibi."²
Dur dur şimdi ne der senin ağzın Herakleitos. Zaman oyunu mu? Bir çocuğun oyun oynaması mı. Gelişine verelim yansınlar mı. Niye kurardık küçükken o yastıklardan kuleleri koltuklara çarşaflar gerip. Bir kaç saate yıkacağımız geleceği niye inşa ederdik.? Tüme mi varmalıyım.? Yıkıp bozmak bi çeşit ceza değil mi? Bozulması da oyuna dahil, keyif mi aldık sonuçta. Bi eğlendik sanki. Koşulsuz bi iyi mi geldi Dönüşüp değişmeli mi bu yüzden her şey ? Yıkılıp yapılmalı. Ayrışmalı birleşmeli mi hep.?
Madem öyle tamam, pante rei. Hadi her şey aksın.
Niye burası bu kadar aynı yer o zaman? Her şey aynı yerde kalmaya neden devam? Bu yere ait hissedememe niye var. Oyun aynı evde Zathura niçin.
O zaman değişip de madem ait hissetmediğin bu yeri bırakıp giderken o olmayan diğer başka o cihanlara, sonrasında geri dönmeyi istemek tersine mi oluş? Bırakıp gittiğim yerin modern zamanlar vücutsuzluğu halinde bırakılmasına ne diyebiliriz? Yersiz yurtsuzluğum neylesin zamanın oyununu. Tebdili mekanda ferahlık?
Ben orada, o yerde, o cihanda değilsem artık nasıl değişmiş olabilirim? Buna nasıl iknasın sen. Bunu kim nasıl fark etsin. Yok oldum ben? Bulunduğum yerlerin de söz söyleme hakkı? Bulunduğum yerleri ghostladım bi nevi. Orada da bulunmuş oldum. Nasıl orayı görmezden gelip sıpsıradan hayatıma falan tüm aidiyetsizliğimle devam edebilirim. Bunu nasıl yapıyorum. Kimsenin haberi yokken. Bunu bile kimse okumayacakken nasıl değişimden bahsedebilirim. Ben değişmedim Herakleistos. Ben öldüm.
Evet evet öldüm. Sen şimdi tuhaf tuhaf bak bana. Hayalet olmak bu demek. Dijital çağda ölmeden ölmek var. Dur senin için açayım. Dijital olarak var olduğum ilk yıl 2006'ydı. Sen bunu hiç görmedin Adeta bambaşka bir cihandı web. İnternette hayalet olarak takılırken çok da özgürdük. Ghost olmak da sorun değildi. Yerin yurdun belli değildi. Kimdin neyin nesiydin önemi yoktu. Elindeki tek şey kelimeler ve onları nasıl bir araya getirdiğindi. Hayalet gibi özgürce web'in tadını çıkarıyorduk. Fakat ne zaman gerçek adımı soyadımı istedi Facebook, ne zaman telefon rehberimle ilişkilendi Instagram, ne zaman benim web'deki dijital kimliğim oldu Twitter ben o zaman yitirdim özgürlüğü. Ne anlamı vardı ki değişmenin herkes sana bir etiket yapıştırmışken? AI bir tanrı gibi hakkında her şeyi biliyorken nasıl değiştiğini ispatlayabilirdin artık. Bu kadar tahmin edilebilirken nasıl özgür iradeden bahsedilebilirdin. Nasıl ve ne yönde değişebileceğim bile öngörülebiliyorken Herakleistos, nasıl değişmişim diyebilirim. Ağzımı büzerler. Hadi değişime bir amaç atfetmedin sen. Hadi Oyun bu. Fakat oluştuğumuz şeye borcumuz da mı yok. Schrödinger'in kedisinin kutumu açmadan değişip değişmediğini nasıl görebilirim. Kutum niye bu kadar ghostlandı. Kutu yoksa oyun da yok.?
Hem ait hissedilmeyen bu yerlerin de umurunda değil kutular. Mesele bak şu an çok başkalaştı bu evrede. Instagram'ı bilmezsin sen -türlü tuhaf kavramları hayatımıza soktuğu yetmiyormuş gibi- kaç dur kaç, curcunalı mikrop. Benim rutin sıradan hayatımı görüp ne yapsın bu insanlar. (Ne yapıyorlar?) Ben ne yapayım sıradan hayatları peki. Bu kaydırılıp duran şeyler de ne? Tonlarca kitap yazılmış bak, film çekilmiş, şarkı bestelenmiş bazı diziler bile güzel. Benim açımdan da düşünelim isterim, kimse kimsenin aynısı değilse madem herkes aynı?
Herkes aynı şeyleri yapıp, aynılaşıyorsak cümbür cemaat böyle kucaklayıp sen bizi, çarpıştırsan CERN'de Hadron çarpıştırıcısıyla ne olur Herakleistos.? Nasıl "bilirim bulurum kendimi". Nasıl bir olur gece gündüz.
Değişmişiz çarpışmışız dönüşmüşüz ne yazmışız amacımız nedir kimiz kimsenin umurunda değil ki. İlgilendikleri şeyler insanların özel hayatları. Sizin zamanda sürgün varmış. Tuhafları gönderiyormuşsunuz. Bizi de sürseler. Ancak o zaman. Tüm bu dijital vitrin içine çekiyor hepimizi. Namütenahi. Bu da bizim ontolojik ac/ç/ımız.
Artık bir telefon kadar uzağımda olan hiçbir şeyin de beni bu denli ilgilendirmediği bu noktaya kolay erişmedim. Zorla da olmadı da nasıl hiçbir şey ilgilendirmez beni, bi tükendim mi ben. Bi bu cihan mevzusu aidiyetsizlik mi aşıladı bana. -sanki yoktucasına- Bi hani eğer bu uslu durursak şirinleri bile görebilirsiniz'im mi bitti benim. Komün hayata inancımı mı yitirdim, devrimci yanlarım mı söndü, bi arsız mı gönül, bi bi kendini de birlikte götürmüş playlist mi, bi ornitorenk mi, bi limonlu mu tuzlu soda. Daha öncesinin benzerleriyle aynı şeyleri söyler gibi yaptığım ama asla hiçbir şey anlatmadığım yazılarım mı falan, ne halimiz varsa gören.
Düzenbaz olacaksın bu alemde bak ciddi. Düzen Türkçeyken -baz Farsça. Bunu da bununla birleştiren bize ne yapmaz. Düzenle oynayan anlamına gelir bu kelime, -baz, oynamak. Bak yine oynadık Heraleistos. Ama olmuyor, düzenbazı genellikle hileci olarak tanımlar her ne kadar otobüse oturgaçlı götürgeç dedikleri iftirasını atmış olsak da umarsız TDK çalışanları. Sorarım sana düzeni bozmanın neresinde hile hurda var. Onun da doğrusu hile huda, olsun hurda demek hep daha bozuk gelir bize, biz(?) -hurdayı bile kötü addeden tuhaf kitle işte-
Bu nasıl bir çelişki. Düzenbaz olmanı isterler (kendi kanıksadıkları kötü anlamıyla) temel insan tavlama becerilerini geliştirme merkezleri ama düzenin bozulması en başta ve en çok haşmetlileri üzer. O yüzden bu düzeni bozar gibi yapıp yapmama eylemine kaypaklık, dalkavukluk gibi yeni anlamlar atfettik. İşte bu haşmetlilere hizmet ediyorlar bu temel insan tavlama becerilerini geliştirme merkezi elemanları. Haşmetliler varken nasıl gelişebiliriz Herakleistos? Nasıl kumdan kale? İyi ki yazılarım sık okunmuyor. O yüzden mi hurda kötü. O yüzden mi kelimeyi hileci yaptılar; yaptılar ki hilecilik yapmasınlar insanlar -kimse hileci olmak istemez çünkü- düzen bozulmasın bu sayede hiç; olur da bozmaya çalışırlarsa bi katakulliye falan getiririz de hilecilikten mahkum ederiz düzen kendini korur mu dediler? Düzeni bozamıyor muyuz? Bunun izni, belgesi, yolu yordamı.
"Ezelden beri yaşayan ateş [zaman], oynar, yapar ve yıkar"³
Öyle mi Herakleitos zaman oyun mu?
Bu, "mümkün dünyaların en iyisi" değil, [zaman] oyunudur yalnızca."³
"Beni hoyrat bir makasla, ah eski bir fotoğraftan oydular.” demiş Sezen, Sezen Aksu '88 albümünde Kavaklar'da.
Bizi buradan da oyacaklar Herakleistos. Of aşırı oyulmadık yerimiz kalmayacak/ kaldımı/dı? Ait olamayacağız. Yok bize sosyal/dijital bir yer. Oyulduk. Değişiyoruz Zaman Oyunu'unda fark etmeden, fark edilmeden.
Hem nasıl da bir kilo kabak tatlısına bir su bardağı şeker konulur. Yerken hiç öyle gelmiyor. Sanki bu kabağın kendi şekerliği gibiydi bir şeydi. -bahsettiğin de bu mu yoksa. Neresine kim döktü şekeri bu hayatın, o yüzden mi yeyince komalık oluyoruz. Belli mi etmiyor. Ne kadar yediğin de önemli mi sonuçta? Balı çok yeyince değişsen ne değişmesen ne mi fayda.- Kabak umarsız. O yüzden mi cadılar bayramında içini oymuşlar da korku efekti vermişler ona. *Cadılar bayramı ve kabak tatlısı ilişkisi araştırılsın.
Ah Herakleistos bu kosmosda bir yer bize?
Umut edilmeyeni umut etmezsen, onu bulamazsιn.Çünkü ne bir iz vardιr ne de bir yol."³
¹M.D.Montaigne, Denemeler I, Yalnızlık Üzerine, syf. 309
²F.Nietzsche, Platon Öncesi Filozoflar, syf. 194
³Herakleistos, Fragmanlar
⁴Lao Tzu, Bilinmeyen Öğretiler, syf.37
Yorumlar
Yorum Gönder