|
Niye ve şimdi bunun sırası mı bilmem fakat bir yerden düşmek isteseydim bu muhtemelen evrenin kenarı olurdu. Niye düşmek isterdim bilmiyorum. Evrenin ama mevzuyla kendisini ilişkilendirmesi bi hayli zor. Bir kenarı Stephan Hawking'e göre bile yok. Artık son kanıya göre evren sınırsız ama sonlu. Bir gün yok olacak ama üzgünüm canım kendim bir kenarı yok. :') Başlangıcıysa biraz kaoslu şaibeli entrikalı türk dizileri gibi süzüm süzüm süzülüyor. Evren ve ona oturtmak istediğim muhtemel tanımlar konusunda kafam evet biraz karışık. Gaz ve toz bulutlarını tenzih ederiz ama kim bu gaz ve toz bulutları. Khaos'un oğulları?. O zaman adları Gasos ve Tosos olmaz mıydı. Gasos ve Tosos diye yedi bölümlük mini dizi yazmamı isteseydi Netflix. -istemedi. Konumuz bu değil. Belli ki esaslı bir gazdan ve hatırı sayılır bir tozdan bahsediyorlar. Biz de anıyoruz. Mitolojide geçmemesi ya da bizim bir şekilde de olsa mitolojide yaşamadığımız gerçeğiyle birlikte biraz geçenlerde James Webb'in yakaladığı Yaratılış Sütun'larını andırıyor (Pillars of Creation) olabilir mi?
BBC News'in haberine göre :
“Yaratılış Sütunları denen bu soğuk, yoğun hidrojen ve toz bulutu dünyadan 6bin 500 ışık yılı uzaklıkta”
![]() |
Hubble’ın fotoğrafı (solda) ve James Webb’in fotoğrafı (sağda). Yeni teleskobun kızılötesi detektörleri toz bulutlarının iç yüzünü görmemizi sağlıyor. |
Her ne kadar gelecekte bir gün Tanrı'nın Eli derken Maradona kastedilecek olsa da o an yaşanmadan evvel Yaradılış Sütunlar'ı oluşmuş olabilir. Yine mevzu Russel'ın çaydanlığına geldi çattı. 2022'de James Webb onu daha önce fotoğraflamadı diye yok muydu bu sütun. Yo vardı. 1995'te Hubble çektiğinde de vardı. Epeydir oralarda. Fakat sorun Dünya Kupası İngiltere-Arjantin çeyrek final'i oynanırken hakemlerin Topu Maradona'nın neresiyle attığını görememeleriydi. Taşaklarıyla belki ama ne önemi var. Hal böyle olunca da tıpkı her şeyden önce Khaos (kaos) vardı dediğimiz gibi anlamlandıramadığımız şeyler karşımızda dağ gibi yükselmeye başladığında onlara ilahi anlamlar yükleriz. Gasos ve Tosos'un tek sorunu 14 milyar yıl kadar önce oluşmaya yüz tutmuş olmalarını Uranos ve Kronos gibi afili destanlarla taçlandırmamalarıydı. Ne Uranos gibi doğar doğmaz çocuklarını yerin dibine hapsettiler ne de Kronos gibi babalarını (Uranos) hadım edip çocuklarını da doğar doğmaz yediler. E hal böyle olunca da mitolojide yer edinemediler.
Gaia ana kendisini ve kocası Uranos'u doğurdu. Zeus'u da falan bir şekilde kurtardılar Kronos'un midesine inmekten. Nesiller devam edip gitti. Ama hani her şeyden önceki Kaos tanrısı. Orayı hızlı geçmişler. Niye durup dururken yoğunlaşmaya, sıkışmaya, enerji vermeye falan başlamışlar bu gaz ve toz bulutları. Element fışkırtmak nedir. Hidrojeni nerenle yaptın demezler mi. Sadece son bir kaç yüzyılı -ki oda şaibeli de olsun- elle tutulur evrenin 13,5 milyar yıl sürecek bir hengameyle var olacak olması da neyin nesi. Hayır bunun M.S 2024'üne denk gelmemi kim ne ile açıklasın. Ben de istemez miydim avcı toplayıcı zamanına denk gelmek. Hiç olmazsa doğal seleksiyondan erkenden ölürdüm çünkü nasıl ben elinde mızrak falan antilop peşinde koşayım. Alsalar beni koysalar bir simülasyonun içine çünkü, -değilmişiz gibi- üç saniye veriyorum kendime öyle bir ölmeye yüz tutmuşluk öyle bir yaşamama istenci, öyle bir dirençsizlik... Niye şimdi bunları düşünecek, yazacak kadar olağan ve görece daha normal olan bu anında peyda oldum evrenin.(?) Galaksilerin, yıldızların, güneşlerin, gezegenlerin peydası bile 13,5 milyar yıl. Dünya bile 4 milyarda şimdiki boktan haline gelmiş. Ben bence çok kolay oldum. Bu kadar basit bir yaratık nasıl bu kadar kolay? Milyonlarca sperm hücresinden vücut bulmamın evrensel boyutu? Bunun açıklaması. Bu nasıl bir gaz bulutu ve bu kaosun içerisinde hani çok da gerekli miydim bence? Portakalda vitaminken daha çok sevilirdim gibi. Bir gayem olurdu. -gerçekliğimi nasıl açıklayacağım.var olmayı oturtamadım ki ben daha.varsam kime kadar varım.birazcık mı varım.eh idare mi ederim.varamadım mı.varsam varımdır yoksam yok.yok hissediyorsan yoksundur değil o.hacmin var sonuçta.yer kaplıyorsun.hayır eylem olarak değil.yeri niye kaplayasın.gerçi kaplamış da oluyorsun.ayak izin var.karbon ayak izin.bi ucube gibi sürekli iz bırakıyorsun.varsın artık bunda bi anlaş kendinle-
gerçi
Güneş bile yok olsa bunu sekiz dakika sonra fark edecek kadar uzakta yaşadığımız gerçeği olduğu müddetçe ne gerçek ki. Gözümüzün anlık gördüğü güneşten bizi sekiz dakika geçmişte bulunduran bu ışık yılı falan da nesi. Hadi varlığımı bir şekilde yadsımamayı öğrendim. Işık yılı diye bir şeyi nasıl hazmedebiliriz. 6 bin 500 ışık yılı uzaklık ne demek. O kadar ilerideler ki. O kadar mesafe var ki Erkin Koray/ Mesafeler bile yaramaz şu an. Bu uzaklığın aynı an oluşunu peki nasıl sığdırabilirim dimağıma. Her şeyin aynı anda her yerde oluyor olabilme ihtimalini, bu kuantum olayını falan. Daha bu kaos içindeki fizik yasalarını hazmedememişim özgür irade problemini tartışıyor zihnim kendimle bir de kuantum dolanıklığını falan neresinden tutayım. Rağmen bu tüm olasılıklar. Sonsuz sayıdaki bu galaksiler, onların keşfedilmemiş gezegenleri, öte gezegenleri. Evrenin bile henüz keşfedilmemiş %95'lik kısmı. Var olabilme ihtimali olan tüm yaşam varyasyonları. Henüz keşfedilmemiş milyonlarca yaşam formu belki. Oluşanlardaki elementler, elementlerin periyodik cetvelden bağımsız evrende, gezegende, canlıda bulunuşu. Canlı formunun elemetvariliği. Bu yandısınamaz türeyiş. Yıldız tozluluğumuz. Kanıksanmış bu var olma istenci. Ölünce bile evrene karışarak elemenete dönüşeceğimiz gerçeği. Bizi karbon yapan hayat Gasos ve Tosos'a neler yapmaz. Evrenle bütünleşik, evrenden izli, evreni barındıran ve sonunda ona dönecek olduğu halde ondan bağımsızmış gibi algılanan ve algılayan tüm bu oluş.
Bu dayanılmaz oluşla herkes gibi bende ilişiğim. Mevcut ben, hiç sorulmadan tüm bu her şeyle ilişkilendirildi. 13,5 milyar yıl önce başlayan evrenin oluş hikayesi, en az türeyen her formun yaşama uğraşı kadar zorlu çetin, yer yer gizemli. Tehlikeli ve keşfe açık. Bilinmezliklerle ve belirsizliklerle dolu koca bir kaos. Ya da diğer açıdan belki de Leibniz'in dediği gibi tüm bu olan her şey olması gerektiği gibidir ve biz "mümkün dünyaların en iyisinde" yaşıyoruzdur.(?) ya da Voltiere'nin cevabıyla "en iyisi, mümkünü buysa kötüsünü düşünemiyorum."
Bu evren de evrimini 13,5 milyar yılda tamamlayacakmış demek ki? Bu pekala belirlenmiş akışında deterministik olarak var olmuş da olabilir, olasılıklar dahilinde rastgele de. Mümkün dünyaların en iyisi de olabilir en kötüsü de. Bunu bilememek mesela nasıl tedirgin etmiyor insanları. Ediyor mu yoksa.Her şey gaz ve toz bulutuyken oturmuş çekirdek çitleyen bir Khaos'tan bahsetmediler şüphesiz mezuyu açıklamaya çalışırken. Gaz ve toz bulutlarının milyarlarca yıllık bu serüveni sonucu bir takım astroidlere de görev düşecekti elbet. Çarpışılacaktı, taşınacaktı elementler bu taşlarla oradan oraya, kaya parçaları uzay boşluğunda sevgili Einstein'ın da söylediği gibi yer edineceklerdi ve uzay zamanı bir güzel bükeceklerdi. Uzay da en nihayetinde kırılmıyordu, bükülme özelliği vardı. Ama oraya gelmeden önce ilk maddeyi de oluşturacaktı tabii. Dönecek yuvarlanacak, çarpışacak ve gezegenler meydana gelecekti. Gelsin. Dünya bile daha Thiea’yla çarpışacak, bir bütün olacaklar, yüzeyine gelen bu asteroidlerle elementlerine kavuşup oluşa dahil olacak, evrimleşip gelişecekti ki orasına burasına gömülen her bir elementle 4,5 milyar yıl süren gelişimini üç kıyamet atlatıp tamamlasın ve dengesini bulsun. Ne küçüktü Dünya tüm bu olan biteni düşünce. Ne küçüktü insan. Ne çok büyüttü her şeyi de gözünde de dengesine kavuşamadı bir türlü. Gerçi dengesiz bir evrende yaşıyorsak neresinden bakarsak bakalım dengesizlik de makbul gibi. Düzensizlik bir çeşit düzen. -yo dengesiz düzen sevmez pesimist ve kaotik oluşuma kılıf aramadan yazdım bunu.-
Kaoslardan sonra belli ki ama tüm bu her şey gibi mikro ölçekte de yeni bir sen belirebiliyor.(:) Evren bile tonlarca hadiselerden sağ çıkıp Dünya'nın kendi iradesi dışı ona hidrojen elementi şutlayıp oyunun keyfini çıkarıyor. Niye biz kaostan nemalanmayalım. Bilmediğimiz tonlarca da gezegen var. bilmediğimiz tonlarca versiyonlarımız? Yok hayır daha öncede söyledim asla kişisel gelişmeyeceksiniz, ben böyle şeyler vadetmem. İçiniz rahat olsun mevzumuz cidden kainat.
![]() |
Yav şuna baktık biz yıllarca. Solar System (Güneş Sistemi) |
Mars’ın suyu mesela 3,5 milyar yılda buharlaşmış. Ne fena. Merkür’ün yüzeyindeki karbon katılaşmış. Neptün koca bir mavi metan gazı -218° buz mezarlığı. Jüpiter de -147° Uranüs, Satürn falan hep soğuk. Plüton'u da sorma 2006'da gezegenlikten çıkardık. -utanmadık da üstelik küstah biz- Uzaklar bize ve Güneşe. Bunlar görebildiklerimiz ya göremediklerimiz? ya diğer Güneşler. Diğer galaksiler. Bu görünen uzayın %5’i. Yav koca Jüpiter'e bak hele ne demek %5'i. Teknolojimiz buna izin veriyor çünkü. Ya dünyandan başka gezegenler de yakınındaki gezegenle çarpışıp ay gibi uydu elde ettiyse ve yaşam varsa orada da buz asteroidlerin taşıdığı hidrojen elementinin sağladığı su sayesinde? Bunları görmek için belki 80 yaşına kadar yaşayabilir, görürüz görmeyiz. Dinozorları yok eden asteroidler belki bizi de yok eder. Ama bu 4,5 milyar yaşında olan Dünya için çok ütopik olur. Gerçi ölmezsem şayet asteroidlerin yok etmek için benim yaşadığım 80 yılı seçeceklerine dair bir inancım da yok değil. (80 yıl yaşama ihtimalime gelip 85 yaşında gülüyormuşum. nasıl ölmedin pislik ya abart) Hayır başka gezegen de keşfetmedik. Güneş Sitemi içerisinde Venus, Mars, Jüpiter'in uydusu Europa, Saturn civarında Enceladus, yeni bir gezegen gibi sanırım Titan; Güneş sistemimizin dışında Samanyolu galaksimizden başka galaksilerdeki öte ötegezgenler'den Kepler, Gliese gibi tam doğrulanmamış bir sürü gezegen gezegen var elbet ama kaç ışık yılı uzaklıkta, yaşanır, gidilemez.
Belli ki bir Solucan Deliği keşfedene ya da Doktor Who Tardis'le yanımıza intikal edene kadar bir şekilde buraya tutunmak zorundayız. Evren var, Dünya'ya fırlatıldık ya da fışkırdık. En karmaşık canlı insan da maalesef buradaki en kötü şey. Değil mi ki şeytanla işbirliği yapmış olsun değil mi iki asteroidin bir parçasıyla taşınmış olsun, gizemli. İyilik ve kötülüklerle dolu, karmaşık: evet evrende böyle oldu, her şey zıttıyla vardır der Herakleitos. Evet kötülük kavramı olmazsa iyilik kavramı üzerine ne konuşabiliriz evet kaos olmazsa evet evren de olmazdı. Kaos olmadan önce insan da olmuyor.
-Evet.
Küçük yavru bir fili bile bir aslan sürüsü kapıp öğün yaparken ailenin geri kalanı onun için yas tutmasını normal döngü diye nitelendiririz. Kaplanlar da aylardır açtı deyip herkese hak verirken buluruz kendimizi. Döngüde bir balina iki yıldır denizde kıyıda bıraktığı çocuğu için balık toplayan penguenleri yediğinde balinanın buna ihtiyacı vardı deriz. Çitanın yaşamı yakaladığı o ceylana bağlıdır. Caretta Caretta yüzer yüzer ve geri dönüp yumurtalarını bırakır kıyıya belki yüz yavrudan birisi yaşar ama bunu yapması gerekir. Her şey de sanki doğal yasalarla işler. O zaman nasıl suçlu ilan ederiz birilerini. Özgür irade dediğimiz, bu kadar belirlenmişse madem algılarımız, çevremiz, yaşam alanımız ve güdülerimiz bizi bu denli etkiliyorsa tam olarak burasının simülasyon olmadığına nasıl iknasınız siz. ?
“Yıldızların ışığının gözümüze ulaşması binlerce yıl sürer. İnsan bedeni yıldızlardaki toz ve gazdan oluşmuştur. Evren 13 milyar yaşında. Daha önce ne olduğu bilinmiyor. Evrenin gerçek büyüklüğü de bilinmiyor. Sonsuz olması da mümkün.”
Bu yazdığım bir filmde kadının altı yaşındaki çocuğa bir kitaptan okuduğu bir parça. Filimin mevzumuzla hiç alakası yok ama bırakıyorum-karamizah- Don't Feel At Home İn This World . Muhtemelen kitap çocuğa evren ve insan nasıl oluştu sorusunu yanıtlamak için yazılmış. Bunu açıklamak için uğaraşısı insanlığın ve anlayamamak için gösterdiği çaba.
Yıldızlarda, asteroidlerde ve gezegende yani evrende ve insanda aynı elementler var. Vücudumuzun %65’i oksijen %18’i karbon, ölünce karbona dönüşüyoruz.-yani hiç gidemiyoruz gibi bir şey ama takılma sen- %10 hidrojen oksijenle birleşip su oluşturuyor. Vücudumuz su ile dolu, %3’ü azot %1.5’i kalsiyum %1’i fosfor %0.1’i magnezyum. Demire falan ihtiyaç duyup dışarıdan almak istiyor vücut. Elementlerden oluşan bu yapı yine elementsiz yapamıyor. Oksijen ve su olmayan gezegenlerde yaşayamıyoruz. 13,5 milyar yıl önce karanlıkta oluşan o şey başlamasaydı tüm bunlar olmayabilirdi. Gaz ve toz bulutundan buralara geldik. Her yanı dönüp duruyorlar 13 milyar yıldır. Bu nasıl bir istenç. Çarpışıp parçalanıyorlar. Bazı yıldız ve gezegenler çarpışıyor miadını dolduruyor ölüyorlar, kayıyorlar bir de dilek tutuyoruz utanmadan. Daha ne isteyeceğiz çünkü şu olan bitene bakın. Ölürlerken de kalan asteroid parçaları diğer gezegenlere element taşıyor. Vay vay. Dünyada bile mesela oluşmadan önce yeryüzüne yerleşen buz asteroidler sayesinde bugün suya sahibiz.
"Sonsuz evren" fikri de artık yerini "sonlu ve sınırsız bir evren" fikrine bıraktı demiştim. Çünkü evren genişliyor. Genişleyen evren bir gün en nihayetinde ve iyi ki yok olacak.shsh Oradan bakınca histerik bir istenç gibi mi geldi size. Fakat bilim insanları tekrar ve yeniden bir evren oluşması olasılığı fikrine de termodinamiğin ikinci yasası olan entropiden dolayı sıcak bakmıyor. Bardağa doldurulan su soğur. Yere düşen yumurta kırılır. Hayır kırılan vazoyu yapıştırma sanatı kintsugi falan da kurtaramaz evreni, bi lütfen. Küllerinden var olma işi bir tek Anka'ya mahsus, o da efsane. Evren de genişleyip tekilliğe ulaştığında serüveni bitecek. Çünkü ikici yasa gerçekleşir. Paralel evrene geçiş ya da kara deliğe girince spagettileşmeyi önlemeyi bulamazlarsa tabii. Bu gidişle ama başka bir evrende de takamülünü sürdürecek gibi bu insanlar.
-bıkmıyorlar yaşamaktan
şairin dediği gibi -bence fazla uzun yaşa yaşa bitmiyor.
Instagramda seni çok severek takip ederdim gece 3 aklıma düştün nerelerdesin geri dön be kız
YanıtlaSil