Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

tüm bu oluş

| Niye ve şimdi bunun sırası mı bilmem fakat bir yerden düşmek isteseydim bu muhtemelen evrenin kenarı olurdu. Niye düşmek isterdim bilmiyorum. Evrenin ama mevzuyla kendisini ilişkilendirmesi bi hayli zor. Bir kenarı Stephan Hawking'e göre bile yok. Artık son kanıya göre evren sınırsız ama sonlu. Bir gün yok olacak ama üzgünüm canım kendim bir kenarı yok. :') Başlangıcıysa biraz kaoslu şaibeli entrikalı türk dizileri gibi süzüm süzüm süzülüyor. Evren ve ona oturtmak istediğim muhtemel tanımlar konusunda kafam evet biraz karışık. Gaz ve toz bulutlarını tenzih ederiz ama kim bu gaz ve toz bulutları. Khaos'un oğulları?. O zaman adları Gasos ve Tosos olmaz mıydı. Gasos ve Tosos diye yedi bölümlük mini dizi yazmamı isteseydi Netflix. -istemedi. Konumuz bu değil. Belli ki esaslı bir gazdan ve hatırı sayılır bir tozdan bahsediyorlar. Biz de anıyoruz. Mitolojide geçmemesi ya da bizim bir şekilde de olsa mitolojide yaşamadığımız gerçeğiyle birlikte biraz geçenlerde James Webb'in...

Mezarlığın bile çitleri var 〜⁠♪♫♪

• Sararmış Yapraklar'ı 2023 filmi izlemek için tamamen öylesine açmıştım.  Hiç özel bir bağım yoktu kimseyle açarken. Aki Kausrismäki'yi falan tanımıyordum. İskandinav sinemasıyla bile henüz tanışmışken, Finlandiya sinemasına dair ne bilip bilmediğimi bile bilmiyordum. Bizim toplumumuzda Finlandiya deyince çünkü aklımızda canlananlar çok güzel şeyler. Fakat bu toplumun çok da somut dertleri yok diyemeyiz. Nordic kavramı bile Finlandiya, "Danimarka, İsveç ve Norveç" üçlüsüne dahil olmadığı için sonradan uydurulmuş. Finler Ruslarla İskandinav milletlerin arasında kalmış (sıkışmış), bize nispeten donuk diye tabir edeceğimiz bu ülkelere benzemek gibi huylar edinmiş küçük bir ülke. Kazanılmış haklardan bahsedebiliriz. Uğraşılmış belli ki bu günlere gelmek için. Finlandiya'yı biz de dahil tüm dünya, ilerici, gelişmiş, öncü olarak görse de Aki Kaurismaki'nin baktığı yerden çektiği filmlere, kaybedenlerin başrol olduğu Fin yazgısı yaşamışlar diyebiliriz. Toplumun dışı...

ham düştüm

birileri beni benimle buruştursa ücralarda uygunsuz bir vaziyette belirsiz bir cümleye düzensiz harfle başlar Olması durumu tedricen acı verdiği için olmaması durumunu kabullendiğim tüm o öteki her şeyi yakama iliklerdim- -bu mükellem' durmasınlardı ama. ısmarlama tedirginlikler bahşedip ısrarlama' aidiyetler fırlatsınlardı, üç ki lir -cause milattan dört bin yıl öncesini ama şöyle yazmazlardı: uzama dış bükey yontulmuş ilk yazıt buyruk bir başına hep kırık ve dolaylı kararsızlıklara mündemiçken hayatı ıskartada olan ve onu yazan kişi oligarkın ehlileştiremediği kriminal bir takım olaylar olsun istemek gibi şeyler olan zihnine el yazması çaputu bağlayıp uç uca eklektik yarım hülasa pek yetersiz dizer ve bu ardıllarınca yok sayılır. yok sayılacak benim ardıllarım  ve bana e-karşı geliştirilen kısa metrajlı zihinler  (beni buraya bırakın) bura : O Oturup koltuğa ahvalimi yadırgayıp en çok da püriten nasıl şişirilir kahır balonları onu düşüneceğim. b.e.n ve dolu bir bardağın çünk...

Kendini de birlikte götürmüş 🎧

• "Sokrates'e birinin yolculuklarla hemen hemen hiç değişmediğini söylemişler. "Eminim ki, kendini de birlikte götürmüştür" diye yanıtlamış Sokrates."¹ Yoksa madem hepimize bu cihanda bir yer, olmayan o yerde buluşacağızdır gibi, nereye kadar gideceğiz ya da duracağız çünkü yo lun sonunda bir yerde mutlaka toplanacağızdır. Ama değil mi ki oraya da aidiyet hissedemeyiz oradan da gidesimiz gelir orayı da kalabalık yaptık çünkü, orası da bir yer'leşti, resmiyet kazandı. Olur bu. Hep oldu. Buna direnmeyelim elbirliği edelim tamam kabul ama cihansız olup bir yerde de buluşmayalım lütfen. Kendilerimizi geride bırakabilir miyiz? Bu böyle herkesin kendine ait müstakil cihansızlığı olarak devam etse olmaz mı? Tamam kendini cihansız hissedenler güruhu olarak varlığınızın saptanmış olmasına hayır hiç asla lafım yok fakat sayınızın artmasından bir miktar rahatsızlık duyuyor olmam cihansızlığımı benciliyorsa, rahatsızım, müstakil cihansız olayım istiyorum, cihansızlıkla...

birinden biri ölmüştü

Her şey muhtemelen o zaman değişti. Değişmek diye bir şey varsaydıysa değişti. Tutarsızdı bu. Değişim akışkan ve ellerimde tuttuğum nesneyle olan bağın koptuğu ısrarsız olağanlık. Vardı. Dayanamıyordum buna. Sırtlanıp kendimi her gün yaptığım şeyi yapıp uyandım. Uyanmak ağır ve devasa olanı bırakmak gibi bir şey. Yarı ölürlüğü. Var olma istencine geri dönüş. Zamanda yolculuk. Zamanda duraksama. Aralık. Ayrıksı bağdaşıklık. Tanımlayamıyorum. Bazen kediye adıyla seslenirken kulaklarını kıpırdatıyor. Nasıl uyumak bu. Avcı olduğu için hep tetikte olma zorunluluğu mu hissediyor. Sanki hep yarı uyur yarı uyanık. Ama ben öyle miyim? Beni bu kadar güvende hissetiren ne? Yarı uyur yarı uyanıklık da neymiş. İnsan dediğin uyuyor ve gidiyor. Uyuyunca kapıyı biri hızlı çekmeden ya da alarm çalmadan uyanılmıyor. Ben aniden gözümü açarak uyanıyorum hep. Boğuluyormuşum da yüzeye çıkmışım gibi. Niyeyse hep savaş. Ne yazık ki görülen rüyaları hatırlamıyorsak hayatımızdan kaybolan altı ya da sek...