Bundan bir-iki hafta kadar önce öyle dururken, yine okunacak ve yapılacak tonlarca şey varken, Loving Vincent'i izledim.

Filmde V. Van Gogh'un ölümünden sonrası işlenmiş.
Gerçekten ihtihar mı etti yoksa bu bir cinayet miydi, gibi sorular çerçevesinde ilerliyor film. Adeta Van Gogh'un resimlerinin hareketlendirilmiş hali. Muazzam bir emek.
En son buna benzer The House diye bir dizi/film izlemiştim. O da stop-motion tekniğiyle keçeden yapılmış canlıları hareket ettirilerek çekilmişti.
Bu işi bu resim karelerinin her birini yeniden çizerek yaptıklarını göz önünde bulundurarak, Loving Vincent filmindeki emeği biraz olsun gözünüzde canladırabilirsiniz.
Böylesi bir etkiden sonra, 1991 ve 2018 yapımı olan diğer iki biyografik filmi de izledim. Theo'ya yazdığı ve bir kısmını Remzi Kitapevi'nin kitaplaştırdığı mektuplarını da okuma fırsatım oldu. Tüm mektupları 2000 sayfanın üzerinde şu linkte. http://vangoghletters.org/
Şimdi zihimdekileri ve araştırdıklarımı toparlayabildiğim ölçüde sizlere aktarmak istiyorum.
![]() |
Theo'ya Mektuplar,(syf,34)¹ |



![]() |
Hatta şu ayracı bile tüm bu araştırmaları yaparken filmleri izlerken işlemişim. Sonradan farkına vardım aslında Ayçiçekleri'nin çok basit, kötü bir taklidini yapmaya çalıştığımın.hsh |

Loving Vincent'i izledikten sonra ama Gogh hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğimi fark ettim. (Bunun popüler kültür yüzünden geciktiğini söyleyebilirim. Aynısını Frida Kahlo'da da yaşamıştım. Bir şey çok göz önündeyse kaçıyorum ondan. //Bu yüzden bir gün infulınzır falan olucam diye ödüm kopuyor.djddk İnsan kendinden nasıl kaçabilir... Neyse böyle bir tehlike yok gibi. Çünkü hayatta on kişiden en az sekizi beni yadsır.djjd
Neyse beni bırakalım şimdi Gogh diyordum; arkasında çok kısa sürede yaptığı iki bine yakın eser bırakmış, yaşadığı süre içerisinde sadece bir adedini satabilmiş, bu yüzden kendisi masraflarını karşılayamadığı için tüm masrafları kardeşi Theo tarafından karşılanan, tüm hayatı boyunca başarısızlığa uğramış, kendisine deli denmiş, hatta bilinen en meşhur tablosu Yıldızlı Gece'yi (Resim:1) kulağını kestiği zamanlarda (Resim:2) bir süre kaldığı akıl hastanesindeki odasında(Resim:3) yapmış;
![]() |
Yıldızlı Gece,1889(Resim:1) |
![]() Sargılı Kulaklı Otoportre (Resim:2) ![]() Vincent'ın Arles'deki Yatak Odası(Resim:3) |
Gerek kullandığı teknikle, gerek yaşam öyküsüyle ancak öldükten sonra sanatçı olarak kabul edilmiş Vincent Willem Van Gogh, Hollandalı ard izlenimci (post-empreyonist) bir ressam.
133 yıl sonra bugün bizlerin ilgisini cezbeden, onu anlamaya çalıştığımız yaşam öyküsü ve modern sanatın kurucularından sayılmasıyla epey karmaşık ve çetrefilli bir sanatçı oluşu. Üstüne bir de geçen günlerde iklim krizine dikkat çekmek için eylem yapan aktivistlerin de Ayçiçekleri (Resim:3) tablosuna çorba fırlatması, ben Van Gogh'u anlamaya çalışıyorum diye olmadıysa da bir şey demiyorum.jjs Loving Vincent'i de 17 Ekim 'de izlemişim eylemden 5 gün önce. Beğendiğim üç gün yaşamıyor.
![]() |
Ayçiçekleri,1889(Resim:4) |
Bu eylemin yapılış gayesine uzunca girmeyeceğim sadece bu yazıyı yazarken denk geldiği için, kısaca değinmem gerekirse, yapılış amacı iklim krizine dikkat çekmek ve elbette gezegeni mahvediyor olmamızla doğru orantılı. Çünkü bu dünya, tıpkı 72 milyon sterlin değerindeki Van Gogh tablosu gibi bir tane ve başka yok.
Kıymetinin bilinmemesi sizi de rahatsız etmiyor mu?
Aktivistler güzel eylemler yapıyorlar. Seviyorum ben. (Ardıllarınca yapılan eylemlerin sonucunun vandallığa varmaması temennisiyle tabii.)
Ek parantez:( Tabloların önlerinde koruma olduğunu belirtmemin gereği yok zannediyorum. Yani evrenin aksine, herhangi bir zarar görmedi tablo. Aktivistler de zaten bunu biliyorlardı bu eylemi yaparken. Hatta çoğu eserin replikasını görüyoruz, o yüzden ilk hissettiğiniz o berbat hissi, yani gitti güzelim eser üzüntüsünü, umarım evren içinde aynı duyarlılıkla hissetmişsinizdir siz de benim gibi.) Bu gençlere bıraktığımız dünya son 25 yıl içinde tükenecek...
Burayı böylece tüm aktivistliğimle şimdilik kenara koyayım ve konuya geri döneyim.
...
Elbette aslında benim için oldukça güç sanatçıları anlamak ve hissetirdiklerini yazmak ama bilin bakalım ponçik ruhuma ne oldu?
Etkilendi! -tüm her şeyden, her şeyiyle.
![]() |
"Yazar örnek bir çilekeştir" der Susan Sontag,"Çünkü hem acı çekmenin en derin katmanlarına inmiş, hem de acısını yüceltmede (Freudcu anlamda değil, sözcüğün düz anlamında yüceltmede) profesyonel bir yöntem keşfetmiştir. Yazar, bir insan olarak acı çeker; yazar olarak da bu acısını sanata dönüştürür. Yazar, çektiği acıyı, sanatta elde edeceği kazanç uğruna kullanmayı keşfetmiş kişidir - tıpkı azizlerin, ruhların selameti için acı çekmenin yararlı ve gerekli olduğunu keşfetmeleri gibi."²
![]() |
Boulevard de Clichy,1887(Resim:5) |
1889'dan bu zamana, yani 133 yıl sonrasına itikal eden bu sanatçıyı özel kılan şüphesiz onun Van Gogh olması ve eleştirmenlerin maalesef ölümünden sonra onun öncüllerinden farklı bir şey yaptığını, hatta Monet'den sonra modern sanatı başlatan o işaret fişeğini atan kişilerden biri olduğunu söylemeleri.
Sanatçıların yaptıklarını anlamak için ölmelerini bekleme saçmalığı beni dehşete düşüyor. Asla zamanında kıymeti bilinmeyen bir şey olmaya devam ederken sanat, ilginçtir ki sanki yapanın ölmesi konusunda ısrarcı herkes.
![]() |
Gece Kafesi,1888 (Resim:6) "resmimde bu kahvenin insanın kendisini mahvedebileceği, çıldırabileceği veya etkisiyle bir suç işleyebileceği bir yer olduğunu belirtmeye çalıştım."³ |
![]() |
⁴MODERN SANATIN KISA TARİHİ, E. Osman Erden, 2016, Hayalperest Yayınevi SANAT KURAMLARI |
"1853 yılında Hollanda'nın Zundert kentinde doğan ve çocukluk yıllarını bu kentte geçiren Van Gogh, ilk çizimlerini dokuz yaşındayken yapmaya başladı. 1869 yılında Lahey'e taşınarak sanat ticareti ve yayıncılığı alanında faaliyet gösteren Paris merkezli bir şirkete, Goupil ve Ortakları'na girdi. Şirketin Lahey şubesinin başında amcası vardı. Söz konusu şirkette çalışmaya başlaması ile sanata olan ilgisi daha da arttı ve Goupil ve Ortakları'nın sattığı fotoğraflardan, baskılardan kendine bir koleksiyon oluşturmaya koyuldu. 1872 yılında kardeşi Theo ile mektuplaşmaya başladı.
Nisan 1876'da Van Gogh, Goupil ve Ortakları'ndan istifa ederek Londra'da bir din okulunda öğretmen olarak işe girdi. 1876'da artık İngiltere'de kalmamaya karar verdi ve kız kardeşi ile birlikte yaşadığı Etten'e döndü. Barok dönemin önde gelen Hollandalı sanatçısını incelemek için Trippenhuis Müzesi'ni ve çok sayıda Rembrandt resmine ev sahipliği yapan, günümüzde faaliyet göstermeyen Fodor Müzesi'ni sıklıkla ziyaret etti.
İngiltere'de bulunduğu yıllardan beri maden işçilerinin yaşadığı hayata ilgi duyuyordu. Aralık ayının başında Belçika'nın Fransa sınınındaki Borinage'a gitti. Burası çok sayıda kömür madeninin işletildiği, işçi nüfusunun yoğun olduğu bir bölgeydi. Bir ay kadar burada kalarak maden işçilerine din adamlığı yaptı. Şubat 1879'da Borinage'da altı ay sürecek gezici vaizlik görevine atandı. Bu görevinde işçilere İncil okuyacak, öğretecek ve hastaları ziyaret ederek moral verecekti. Altı ay sonunda Vaizler Komitesi tarafından başarısız bulundu ve görevine son verildi. Din adamlığında başarısız oldukça dine duyduğu yoğun ilgi yavaş yavaş azaldı. Resme ilgisi arttı ve hayatını sanatçı olarak sürdürmeye karar verdi.
Jean-François Millet'nin resimlerinden kopyalar yapıyordu. Millet'nin büyüklüğünü gittikçe daha fazla hissediyordu. Millet'nin,
"Sanat bir savaştır, bu işe başını koymak gerekir" ve "Kendimi kötü ifade etmektense hiçbir şey dememeyi tercih ederim,"
sözlerini benimsemişti.
1885'de en ünlü erken dönem resimlerinden biri olan Patates Yiyenlerin (Resim:7) eskizini kardeşine postaladı. Theo eskizi Paris'in bilinen sanat tacirlerinden Alphonso Portier'ye gösterdi ve çok iyi eleştiriler aldı.
![]() |
Patates Yiyenler, 1885(Resim 7) |
Patates Yiyenler, van Gogh'un imrendiği köy hayatına dair bir resimdir. Kent hayatı içinde, endüstrileşme ile birlikte kendine yabancılaşan insanlar için sanatçının sunduğu bir çıkış noktası olarak değerlendirilebilir. Endüstrileşen üretim biçimlerinde insan kendi ile ürettiği ürüne yabancıdır. Çoğu kez ürettiği malı satın alabileceği mali güce sahip bile değildir. Oysa köylüler toprağa tohumu ekerler, toprağı sürerler ve sonunda ürünü toplarlar. Toplumun zenginliklerinden faydalanamayan ama yine de kendine yabancı olmayan, ürettiği mala sahip olan, onunla yaşamını idame ettiren, doğaya uzak olmayan, onun bir parçası olan köylüleri konu alır Bu yönüyle üslup olmasa da konu olarak van Gogh'un ileriki dönemde yapacağı resimleri muştulamaktadır.
Vincent, Paris'te geçirdiği dönemde Japon baskı resimlerinin koleksiyonunu yaptı Birçok sanatçı gibi o da Japon modasından etkilendi.
![]() |
Japon Sanatı, 1887 (Resim 8) |
![]() |
Badem Çiçeği ile Dallar, 1890 (Resim 9) |
23 Aralık 1888'de van Gogh bir sinir krizi geçirdi. Kriz esnasında kulağının ucunu keserek bir hayat kadınına armağan etti. Bu olay üzerine Gauguin Arles'i terk etti.
Bu olaydan sonra Van Gogh, 8 Mayıs günü kendi isteği ile Saint-Rémy'deki akıl hastanesine yattı. Bu dönemde odasının penceresinden bakarak Yıldızlı Gece (Resim:1) en bilinen resimlerindendir.
Sanatçı, doktoru Paul Gachet'nin iki tane portresini yapmıştır. Bu portrelerde Gachet, eli şakağında, melankolik bir halde resmedilmiştir. Elin şakakta olması, Batı resim tarihinde melankolinin simgesel ifadesidir.
![]() |
Doktor Gachet'nin Portresi,1890 (Resim 10) |
Van Gogh, 27 Temmuz'da kendini göğsünden vurdu. Vincent intihar ettiği zaman üstünde Theo'ya yazdığı son mektup bulundu:
Sevgili Kardeşim,
Güzel mektubun ve içindeki elli frank için teşekkürler (...) En önemli iş iyi yürüdüğüne göre, daha önemsiz konularda daha fazla konuşmama ne gerek var? İş ile ilgili konularda daha salim kafayla konuşacak duruma gelmemize çok vakit var besbelli (...) Öteki ressamlar, içlerinden ne düşünürlerse düşünsünler, doğrudan doğruya resim ticareti ile ilgili tartışmalardan içgüdüsel olarak uzak tutuyorlar kendilerini. İşte böyle, gerçek olan şu ki, yalnızca resimlerimizi konuşturabiliriz. Gene de, sevgili kardeşim, sana her zaman söylemiş olduğum birşey var ve bunu elinden gelenin en iyisini yapmaya kararlı kafanın son kertesine dek zorladığı çabanın içtenliğiyle bir kez daha söylüyorum, bir kez daha yineliyorum ki, seni her zaman basit bir Corot tüccarından daha ötede gördüm ve görüyorum; sen, benim aracılığımla, birtakım resimlerin üretilmesine katkıda bulundun. O resimler, en büyük kargaşanın içindeyken bile sükuneti muhafaza etmişler, edeceklerdir. Çünkü varmış olduğumuz yer bu. Bu görece kriz anında sana söyleyebileceğim tek şey, ya da en önemli şey bu... Ölmüş ressamları satanlarla yaşayan ressam ticareti yapanlar arasında durumun çok gergin olduğu bir anda. Böyle işte, ben, kendi çalışmalarım için yaşamımı tehlikeye atıyorum, bu çalışma uğruna yanı-deli bir insan oldum-olsun, kabul- ama bildiğim kadarıyla insan ticareti ile uğraşanlardan biri değilsin sen ve hangi tarafı tutacağını, tam insanca davranarak seçebilirsin. Ama bilmem ki..."⁴
• • •
Loving Vincent'ten(2017) sonra aslında ressamın biyografisini araştırmadan hemen önce, 1991 yapımı Van Gogh fimini ve ;
Van Gogh'un resim yapmaya başladığı andan ölümüne kadar olan kısım işlenmiş bu 2018 yapımı olan filmde de. Durmaksızın resimler yapan Vincent çok hızlı resim yapıyor olmasını;
"Ne kadar hızlı boyarsam o kadar iyi hissediyorum" şeklinde açıklıyor.
Bu hissi çok iyi bildiğimi ve inanılmaz empati kurduğumu söyleyebilirim. Hatta bu yazıyı yazmaya da bu sahneden sonra başladım.
2018 yapımı bu biyografik film Loving Vincent'dan (2017) bir yıl sonra çekilmiş. Hatta filmin sonuna doğru gelirken fragmanda da gördüğünüz kısımda bir sahne var ki çok can alıcı, çok etkilendim. Bir diyalog geçiyor Van Gogh'la rahip arasında. Dayanamayıp yazdım.
Akıl hastanesinin koridorunda oturuyorlar rahiple. Kulağını kesip, onu barda bir kadına veren Van Gogh'un bu eyleminden sonra rahip ona,
"Öfkeli misin?" diye soruyor.
"Galiba" diyor Vincent.
"Öfkelendiğinde ne yaparsın?" diye soruyor rahip bu sefer.
"Dışarı çıkarım ve bir çim yaprağı ya da incir dalı çizerim." diyor Vincent.
"İşe yarıyor mu?" diyor rahip,"evet", diyor Vincent,
"Tanrı'nın doğa olduğunu ve doğanın güzellik olduğunu düşünürüm."
"Resim yaptığını ve ressam olduğunu söylüyorsun, neden böyle söylüyorsun resim yapma yeteneğin mi var? Bu yetenek nereden geliyor, sana bu yeteneği Tanrı'mı verdi? "
"Evet" diyor Vincent, "Evet, bana verdiği tek yetenek buydu.""
Bunu sen mi çizdin?" diyor rahip Vincent'in çizdiği bir resme bakıp,"Evet" diyor Vincent,
"Ve buna resim diyorsun?" şeklinde bir soru yöneltiyor rahip, neden resim çizdiğini ve kendine neden ressam dediğini anlamaya çalışıyor,
"Çünkü resim yapıyorum, yapmayı seviyorum, yapmalıyım, hep ressamdım, kendimi bildim bileli."
"Doğuştan mı ressamsın?"diyor rahip,
"Evet" diyor.
"Nereden biliyorsun" diye soruyor bu sefer rahip,
"Çünkü başka bir şey yapmıyorum, her şeyi denedim ama olmuyor."
Yine elindekine dönüp, ve "Ve buna resim diyorsun? Yani seni kırmak istemiyorum ama bu biraz sevimsiz? Çok çirkin:/" diyor.
Vincent'te diyor ki, "Tanrı neden bana rahatsız edici ve çirkin şeyler çizme yeteneği versin? Bazen ben her şeyden çok uzak hissediyorum kendimi."
"Resimlerin satılıyor mu? " diyor rahip Vincent'te "Hayır" diyor,
"Satılmıyor."
"Resimlerin satılmıyorsa o zaman fakirsin, hayatını nasıl idame ettiriyorsun?"diyor.
"Kardeşim üstleniyor" diyor.
"Yani Tanrı'nın sana bu yeteneği sefalet içinde yaşaman için mi verdiğini düşünüyorsun?" diyor rahip.
"Hmm" diyor Vincent "Hiç bu açıdan düşünmemiştim." devam ediyor, "Belki" diyor,
"Belki yanlış zamanı seçti. Belki Tanrı beni henüz doğmamış insanlar için ressam yaptı."
Yorumlar
Yorum Gönder