Ana içeriğe atla

Viva La Vida

 "Ben aşkın, acının ve devrimin kadınıyım."

Eline ne kadar ölme fırsatı geçse de, ölmeyen kadın, Frida Kahlo, Meksikalı ressam.

Fırsat diyorum bakmayın, bu sıra cidden, bi toparlanıp gitsek, biri sayfayı çevirse, bitse şu kitap.

"Beni gerçeküstücü sandılar halbuki değildim. Ben hayallerimi değil gerçekliğimi resmettim."

Without Hope

Sanat tarihçileri onu büyülü gerçekçilik akımı içerisinde değerlendiriyorlarmış.

Büyülü gerçekçilik, normal ya da gerçekçi kabul edilen sanat akımlarında olmaması gereken sihirli ve mantık dışı öğeleri içeren sanat akımı.

Herkesin diline pelesenk olmuş kafası çiçekli bir kadın. Kimi de sırf bu sebepten, popülariteye kurban edip, aman yine mi Kahlo demiş.

Eğri oturup doğru konuşacak olursak, Frida Kahlo'nun yaşantısı ve bu yaşantıdaki azmi etkiliyor hepimizi.

Frida and Caesarean Operation

Ama biliyoruz ki sanatçıların genel tavrı bu. Onlar zaten acılardan beslenir. Bir çoğunun hayatı muhtemelen Kahlo'nunki gibi zor geçmiştir.

Frida Kahlo, yaşantısının çoğu kısımını hastalıklarla uğraşarak geçirmiş. 

Hospital Henry Ford

Baya, felç olup, sakat kalıp, yatalak olmakla falan ilgili durum. Rahmi ve yumurtalıkları geçirdiği trafik kazası sonucu çok hasar görmüş. Ve bu resmi bu hastalığın eseri.

Toplam yüz kırk üç eseri var. Ellisi falan otoportre.

"Genellikle kendi portrelerimi yapıyorum, çünkü genellikle yalnızım ve en iyi bildiğim insan da yine benim."

diyerek yaptığı bu otoportreleri, yatağında ailesinin yatağın tavanına taktırdığı aynadan kendine bakarak yapmış.

Ölümü Düşünürken


Yaralı Geyik

Kırık Sütun

Zaman Uçar


Kendisi gibi bir ressamla evlenip bir kaza daha geçirmiş.

Yok öyle değil. Diego Rivera aldatmış kendisini bir çok defa. O bunu da kaza olarak nitelendiriyor.


Frieda ve Diego Rivera



Neyse kişisel sorunları. Buraya kadardı bizim bilmemiz gereken kısım.

Kahlo'yu alıp, evlerimizin duvarına astıran, herhangi bir yazınsal ürünü olmamasına rağmen edebiyat dergilerine bile kapak yaptıran, 1910 yılında doğmuş olmasına rağmen iki binli yıllarda adını sıkça duyduran şey, onun var olma azmi.

2002 yapımı filminin Tralier'ını da buraya bırakıyorum. Harika bir biyografik film olmuş.

O yüzden her şeye rağmen, ölmeden önce yaptığı son eserinde de yazdığı gibi,

"Viva la Vida"

"Yaşasın Hayat"

Ne dersiniz, güzel biter belki bu kitap.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

his soykırımı

yapamıyorsan yapamıyorsundur. dimağın çünkü ısrarsız/ ve diğer her şey gibi sonunu bilemediğin bir kaos içinde büsbütün avuçlarında parıldayan hengamenin götürdükleri ile yüksünük, savruk, süreğen bir çağrışım yılgın ve üstelik son sürat giderken bu yılgıyla, sızlıyor burnun, içindekilerle dolu kafan ağır, güne dönen yüzün sararık, tırnakların mor ve pek çok şeyi yitirdiğin o günün akşamı aidiyetin siliyor her şeyi /block/daha fazla block/ biliyorsun korkak olmanın sırası değil, akıyorken hayret direnç gösterebilmen huzursuz bağdaşıklığa beyhude neden çünkü his soykırımı adı e biraz nüktedan. 🎧 Wherever i may roam

Kendini de birlikte götürmüş 🎧

• "Sokrates'e birinin yolculuklarla hemen hemen hiç değişmediğini söylemişler. "Eminim ki, kendini de birlikte götürmüştür" diye yanıtlamış Sokrates."¹ Yoksa madem hepimize bu cihanda bir yer, olmayan o yerde buluşacağızdır gibi, nereye kadar gideceğiz ya da duracağız çünkü yo lun sonunda bir yerde mutlaka toplanacağızdır. Ama değil mi ki oraya da aidiyet hissedemeyiz oradan da gidesimiz gelir orayı da kalabalık yaptık çünkü, orası da bir yer'leşti, resmiyet kazandı. Olur bu. Hep oldu. Buna direnmeyelim elbirliği edelim tamam kabul ama cihansız olup bir yerde de buluşmayalım lütfen. Kendilerimizi geride bırakabilir miyiz? Bu böyle herkesin kendine ait müstakil cihansızlığı olarak devam etse olmaz mı? Tamam kendini cihansız hissedenler güruhu olarak varlığınızın saptanmış olmasına hayır hiç asla lafım yok fakat sayınızın artmasından bir miktar rahatsızlık duyuyor olmam cihansızlığımı benciliyorsa, rahatsızım, müstakil cihansız olayım istiyorum, cihansızlıkla...

Yol

Bir film sahnesi bazen düşündürüyor insanı. Olmak istediğimiz yerler var. Olması istenilenler sürüncemede. -yıllardır aynı bak. Pencerelerden dışarıları izliyorum hep. Yollar dağlar, ağaçlar var. Birileri yürüyor. Gün dönüyor. Yere bişey düşürüyor biri, arabasının farı yanmıyor diğerinin, geçen biri çöp kovasına çarptı, yitti sonra gün. Akşam oldu. Sokak lambaları yanıveriyor gün yitince. Kemikleri sızlıyor mezardakinin, ısınmıyor, aydınlamıyor hiçbir mezarlığın içi, soğuk bu aralar; karşı evin bacası tütüyor, güneş gelir birazdan, çok az ama işi başından aşkın.-yazgısına sarılmış uçuyor son kuş. .. Meşhur bir hikaye var onu bilirsiniz.-yol hikayesi.Yolculukta tanırmışsın insanı. İçe gidileni kastetmediler ondan şüphesiz, kanla, başla, ayakla yürülüneni diyorlar. Olsun yine de ne kadar tanıyabilirsin ki bir insanı, öyle hemen tanınılabiliniyor mu. -sen de herkes gibiymişsin- Başka olmak için uğraşılabilinirmiş gibi. Dönüp durup yaşıyoruz hepimiz. Dönüyor filmler, toparlanıp gidiyoruz, ...

tüm bu oluş

| Niye ve şimdi bunun sırası mı bilmem fakat bir yerden düşmek isteseydim bu muhtemelen evrenin kenarı olurdu. Niye düşmek isterdim bilmiyorum. Evrenin ama mevzuyla kendisini ilişkilendirmesi bi hayli zor. Bir kenarı Stephan Hawking'e göre bile yok. Artık son kanıya göre evren sınırsız ama sonlu. Bir gün yok olacak ama üzgünüm canım kendim bir kenarı yok. :') Başlangıcıysa biraz kaoslu şaibeli entrikalı türk dizileri gibi süzüm süzüm süzülüyor. Evren ve ona oturtmak istediğim muhtemel tanımlar konusunda kafam evet biraz karışık. Gaz ve toz bulutlarını tenzih ederiz ama kim bu gaz ve toz bulutları. Khaos'un oğulları?. O zaman adları Gasos ve Tosos olmaz mıydı. Gasos ve Tosos diye yedi bölümlük mini dizi yazmamı isteseydi Netflix. -istemedi. Konumuz bu değil. Belli ki esaslı bir gazdan ve hatırı sayılır bir tozdan bahsediyorlar. Biz de anıyoruz. Mitolojide geçmemesi ya da bizim bir şekilde de olsa mitolojide yaşamadığımız gerçeğiyle birlikte biraz geçenlerde James Webb'in...

Vincent Van Gogh

Bundan bir-iki hafta kadar önce öyle dururken, yine okunacak ve yapılacak tonlarca şey varken, Loving Vincent'i izledim. Loving Vincent, Afiş Loving Vincent (Vincent’ı Sevmek), 2017 yapımı bir drama. Bu biyografik dramayı Van Gogh üzerine yapılmış diğer filmlerden farklı kılan, filmin 65.000 karesinin her birinin 100 ressam tarafından kanvas üzerine yeniden çizilerek yapılmış, yağlı boya çizimlerinden oluşturulması. Loving Vincent, 2017 Filmde V. Van Gogh'un ölümünden sonrası işlenmiş.  Gerçekten ihtihar mı etti yoksa bu bir cinayet miydi, gibi sorular çerçevesinde ilerliyor film. Adeta Van Gogh'un resimlerinin hareketlendirilmiş hali. Muazzam bir emek. film hakkında   En son buna benzer The House diye bir dizi/film izlemiştim. O da stop-motion tekniğiyle keçeden yapılmış canlıları hareket ettirilerek çekilmişti. Bu işi bu resim karelerinin her birini yeniden çizerek yaptıklarını göz önünde bulundurarak, Loving Vincent filmindeki emeği biraz olsun gözünüzde canladırab...