
••••••••
Şimdi yıl 2022.
İki yılda neler değişti?
Serinin ilk romanı Pia Mater ve devamı Arachnoid Mater elbetteki romanın başlıca karakterleri Tesla, Galen, Meryam, Perit ve Alef hakkında onların kim oldukları, şuan yaşadıkları hayat, neler düşündükleri ve çevreleriyle olan diyalogları ama gizemli ama heyecanlı olarak belirli bir kurguyla bir takım da bilimsel bilgiler iletilerek aktarılıyordu bize -ki bu- daha önceki yorumumda da okudunuz, güzel; dönüp dolaşan bir sürü yanlış bilginin bir akademisyen tarafından güzel bir kurguyla doğru olduğunu da öğrenebiliyorsunuz bu sayede. Yazarın kendisinin de ifade ettiği gibi Post- truth çağdayız, doğru bilgiye ulaşmak cidden zor, bu bakımdan bu serinin iyi olduğu konusunda asla fikrim değişmedi.
Fakat bunların önünde sonunda ulaşılabilir bilgiler olduğu da gerçek. Okuduğumuz şey bir makale değil, tek ve somut herhangi bir konu araştırmıyor üzerine yoğunlaşmıyor ve öğrenmek için okumuyorsunuz; bu bilgiler akışta size sunuluyor, derinine inip araştırmak elbette size kalmış çünkü bu bir roman. Peki araştırmak zorunda mısınızdır? Romanları bilgi edinmek için okumazsınız, fakat edindik fena mı oldu. ¿
Şimdi elbette bir romanı roman yapan nitelikleri tartışamayız. Biz kimiz/okuyucu. Bizler nitelikli romanı sadece ararız. Neyin nitelikli olup olmadığına da sadece kötü/iyi/daha iyi roman okuduğumuzda karar verebiliriz. Bu kötü/iyi/daha iyiye nasıl ulaşırız? Elbette onu inceleyen belirli birikime sahip eleştirmenler sayesinde. Öylece gidip kütüphaneden bir kitap seçip bu yola başlamak, yolu uzatmaktan başka bir işe yaramaz. Bu nedenle bu serinin yorumu elbette tartışılır. Takdir edersiniz ki bir sürü roman var mutlaka okunması gerekenler listesinde.
Roman türüne şu son iki yıldır çok farklı bakıyorum. O yüzden bu seriyi de bu yıl farklı bir pencereden incelemek istedim. Pia Mater'i edebi olarak çağdaş roman niteliğinde olan romanlardan sıyıracak o özgünlük nedir? Bilimsel olması olabilir evet. Yeterli midir ? Bilimsel olması onu edebi olarak nereye taşır? Pia Mater Serisine neden şans vermeliyiz? Vermeli miyiz? Vermeli miydim?
İlk iki kitapta beni cezbeden ilk konu bilimdi. Açıkçası zaten bilim ve kurgunun harmanlanmasını sevdiğim için şans verdim. Bilimsel kurgular okumayı çok seviyorum. Evet Tesla ve Galen arasındaki etkileşim, aşk olacak mı, iletişimleri ne, Tesla ve Alef gerçekte kim? Alef Meryam'a bunu neden yaptı?. Tesla ile ilişkisi nedir gibi sorular sorduğunuz bu kurguda bir romanda olması gereken o içsel akışı da görmek istersiniz. Hani o bir romanı roman yapan edebi dilden bahsediyorum. Bu seriyi okurken bir makale okuyormuş gibi hissetmiyorsunuz evet ama bir roman okuyor gibi de hissedemiyorsunuz. Bu seri bence bir senaryo. Yani bir film. Belki de dizi. Tamam arka planda bir takım garip şeyler döndüğünün farkındasınız ama o dönen şey nedir? Ve bu sonuç sizi tatmin eder mi?
Dura Mater'de aslında bu arkada dönen mevzuya girmek istemiş yazar.
Romanın bu kısmına geldiğimde şöyle bir post girdim instagrama:
"Genetik hastalıkları yok edip yaşlanmayı önleyerek uzun yıllar yaşamanın yöntemini (CRISPR) keşfetmiş bilim insanları.
Hayır, neden.jsjs Napıcaksınız ki daha burada binlerce yıl. Trilyorlarca turşu? Sadece soru.
Araştırınca biraz Nobel ödülü almış CRISPR keşfi. Doğal seçilimin daha kontrollü ve öngörülebilir aksaklıkların önlenebilir olmasını sağladığı için.
2020'de de Çin'li bilim insanları, genetik kodunu kendilerinin yazdığı çocuk üretmişler.¹ O çocuk 100 yıl sonra bu yazıyı görüp götüyle gülsün bana. Dünya daha iyi bi yer oldu. Tüm insanlar özel, güzel, sağlıklı ve seçilmiş. Yoksul ve cahil diğer tüm canlılar öldü. Sen de dahil.sjaj Evreni iyi bir yer yaptık. Mutlu mutlu yaşıyoruz.
Benzer bi film izlemiştik. Gattaca(1997)².
Orada da çocuklar genetik kodunu sipariş verince siz, sizin istediğiniz gibi yapılıyordu. Mavi gözlü, piyano çalan, matematik bilen, beyaz tenli vs. Bunlar gerçek bakın Şimdi 2012'den beri var CRISPR teknolojisi. Ve bu çocuklar aramızda. Önümüzdeki 100 yıl içerisinde yeni bir insan türü yaratmayı hedefliyor bilim insanları doğal seçilimle yok olmayacak, doğal seçilimini bizzat kendilerinin tasarladığı.
Yineliyorum.
Trilyorlarca turşu? Hastalanıp da ölmeyeceksek de ne biliyim nasıl katlanılır bu hayata.
Hem der ki Peyami Safa Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nda, "Halbuki mesele çok basit:İnsan hastalanır ve ölür."(syf:40) Yemin ediyorum tespit gibi tespit.
J.L Borges'in Sonsuzluğun Tarihi'nde de söylediği gibi,
"Zaman bizim açımızdan bir sorundur; sarsıcı ve talepkâr bir sorun, belki de metafiziğin en can alıcı sorunu; sonsuzluksa bir oyun ya da yıpranmış bir umut.""
-----
Üçüncü kitabı bitirip seriyi sonlandırdığımdaysa, ilk kitaptaki kurgudan eser kalmamıştı. Hüzünlü bitirdim. Belki de hassas kalplerimiz çok alengirli olmasa da biraz kurgu/ aşk/ dram/ mutluluk vs. istiyordu. Bilemedim. Çoğu için üçüncü kitap yavandı.
Bu arka planda anlatılan konu hakkında çünkü çok şey yapıldı. İzlendi. İki yıl benim için uzun bir süre. Herkes için 2020'den bu yana şok şey değişti. Artık aradığımız şey başkalaştı. Yani benim öyle. Başka bir zaman dilimindeyim ben.
Çok gençseniz ve çok fazla bilimkurgu film ,dizi izlememişseniz şans verin derim.
Okumadan önce izlememiş olmanız gerekenler listesi; (eğer dahası varsa aklıma gelmeyen yorumda belirtebilirsiniz)
Black Mirror (2011)
Fringe (2008)
The 100 (2014)
Filmler:
Gattaca 1997
İn Time 2011
Predestination 2014
Transcendence 2014
Self/less 2015
Belki de öncü oldu seri farkında olmadan bana. Yazarın dediği gibi belki de limbiğime dokundu. Sonuçta her öğrenilen bizden bir şeyler götürür, hayır katmaz, eksiliriz tıpkı ama bir tuz gibi. Suya kavuşunca eririz, farkında olmadan suya aslında yaptığımızın.
Yorumlar
Yorum Gönder