Ana içeriğe atla

Sürdürülemiyor


  • Cruelty Free 
  • Minimalizm 
  • Sürdürülebilirlik ve Yenilenebilir Enerji
  • İklim Krizi ve Karbon Ayak İzi  

Kâinatın son elli yılda büyük bir hızla geldiği bu noktada, insan merkezciliğinin sebep olduğu çevre sorunları ve İdeolojilerin/otoritelerin insanlar üzerinde kurduğu hegemonya beni rahatsız ediyor. Sizi de ediyorsa ki etmeli, bu yazıda bazı konulara değindim; çünkü daha az zararla mümkün olduğunca çabuk gidiş; dünyayla bağı olmayan bir insanın dünyayla meselesi olanlara bırakmak istediği evren için kafa yorduğu.

 

         •Cruelty Free

Mevzuya bodoslama dalmak gibi olacak ama mevzu benim için tam olarak bu noktada başlıyor; markaların sürdürülebilir yaşam için, geri dönüştürülebilir ürünler piyasaya sürmesini gözlemlemek.

Keşke her konuda minimalleşmeyi, çevreye duyarlı olmayı, hayvanları korumayı, geri dönüştürülebilir teknolojiyi, sürdürülebilir yaşamı, gelir eşitsizliği böyle ayyuka çıkmadan, alım gücü bu denli düşmeden, bu denli kontrolsüz tüketmeden, bu denli yok olmadan, son 50 yılda Dünya'yı yaşanılamaz hale getirmeden düşünseydiniz. 

Sanayi devrimi ve endüstrileşmeyle başlayan bu süreçte petrolü bulunca insanlık, plastik üretti. Çılgınlar gibi, her şeyi de plastik olarak aldılar, inanılmaz bir plastik sevdası hakim oldu dünyaya. Sonra baktılar ki plastik yok olmuyor anasını satalım ne yaptık biz. İçine sıçtılar dünyanın sonra aman nasıl düzeltelim.

Düzeltme üzerinden de propaganda devam etti. Bunu hâlâ iyi yürütüyor bazı markalar. İyi markayız biz, doğa dostuyuz. Fakat hayır asla değiller. En basitinden hiçbir günlük kullandığımız markanın üzerinde"cruelty free" ibaresi yok. Ya da bu logolar.


Bi kaç ay önce, alerjik bir rahatsızlıktan ötürü, doğal ürünleri araştırmaya başladım, öyle alerjik ki nefes alamıyordum. İşte araştırırken karşıma "Cruelty Free" logosu yani zulüm içermeyen ya da hayvanlar üzerinde test yapmayan, belki vegan, belki sadece deneysiz, ya da organik; özetle kimyasaldan uzak biraz iyi şeylerden bahseden sayfalar çıktı. Kimseye, hiçbir şeye zararı dokunmayan şeyler.

Sayfalar tamam var, listeler de var. Fakat bunları nereden bulup alırız? Çünkü inanılmaz yoklar. Marketlerde, kozmetik mağazalarında bulmak inanın çok zor bu etik markaları. Elimizin altında değiller, elimizin altında olmadıkları için de zaten durum bu.

Bio organik marketlerde, asla adını reklamını duymadığım tek tük ürünlerle karşılaştım. Ve pahalılardı. Bu yüzden dedim piyasada yoklar. Yani doğayı, zengin olmadan bile düşünemiyorsunuz. Bilinçli olmak için bile, belirli bir sosyal statü talep ediyorlar. Gerçi karbon salınımını da en çok aşırı tüketimleri ile varlıklı insanlar yapıyor. Aslında evet onların daha çok düşünmesi gereken bir mevzu bu. Bizimse yapabildiklerimiz bu yüzden çok sınırlı. Fakat arz talep meselesi buna çözüm getirecektir diye düşünüyorum, bu konudan bahsedildikçe bahsi yapıldıkça bu etik markalar bilinip çoğalacaktır. Çoğalsın artık ve de zaten lütfen. Bize dayatılanı sürekli kabul edecek değiliz.

Benimse bu süreçte şahsım adına ufaktan başladığım ilk şey kullandığım firmaların doğal ve deneysiz olduğunu araştırmak olmuştu. Bunun için;

"Hayvanlara Etik Muamele İçin Mücadele Eden bir hayvan hakları organizasyonu olan" PETA'nın ve LEAPİNG BUNNY'nin yayınlamış olduğu listelerden yardım almıştım.

Sonra araştırmalarım sonucu şu sayfayı keşfettim; @etiksecimler

Hatta web sitesi de mevcut etiksecimler.com 

Paylaşımları hepimiz için yol gösterici olabilir.

Buraya kadar geldiysek artık evimizdeki ürünleri değiştirecek kıvama geldik demektir.

Nereden başlasak?

Bu süreçte benim de bir çok ürün deneme şansım oldu. O ürünlerin listesini de yazının devamına ekliyorum.

🌱Kullanıp memnun kaldığım ürünlerin listesi

Linkleri incelerseniz en azından göz aşinalığınız olur. Fiyatları nedir, nasıl yorum yapılmış, nereden buluruz bu markaları gibi sorular sorduysanız malum online alışveriş sitelerinde hepsi mevcut. Ancak şunu da buraya iliştirmek gerek; Cruelty free ve vegan ifadeleri birbirleriyle karıştırılmamalı.

Cruelty-free tabiri bir ürünün hayvanlar üzerinde test edilmediğini ifade etmek için kullanılır.
•Ancak hayvanlar üzerinde test edilmeyen her ürün vegan değildir.
•Vegan ürünler, içeriğinde hiçbir hayvansal içerik ihtiva etmeyen ve hayvanlar üzerinde test edilmemiş ürünlerdir.
•Oysa bir ürün hayvanlar üzerinde test edilmemiş olmasına rağmen hayvansal içerikler barındırıyor olabilir." (Örn: keratin) içeriğinde hayvansal kaynaklı madde olan keratin bulunan bir ürün Cruelty Free logosunu sahip olabilir ancak Vegan değildir. 
Yani "Cruelty Free" ve "vegan" ifadeleri farklı şeylerdir. 

Ek olarak

Helal sertifikalı ürünlerin akıbeti nedir?
•Bir firmanın deneysiz "Cruelty Free" olduğunu anlamamız için Helal sertifika sahibi firmaları araştırıp "Cruelty Free" sertifikası olup olmadığına bakmamız gerek.
Peki her helal ürün vegan mıdır?
-Hayır. (çünkü mesela İslam'da bal helalken, Veganlar balın, hayvansal içerikli olduğu için ürünler içerisinde olmamasını isterler.)


         •Minimalizm ve Sürdürülebilirlik

Az eşya çok huzur. Bilinçsiz tüketimin sera etkisine sebep olup karbon salınımını hızlandırdığı artık bilimsel bir gerçek; minimalizm dediğimiz de işte bu yüzden evden tonlarca eşya atmak değildi, hiçbir zaman gereksiz almamaktı tüketmememekti. Gereksiz almayarak, ihtiyacımız kadar kullanarak, bu markaları araştırıp, özenle az ve öz alarak, sürdürülebilirliğe katkı sağlayabiliriz belki..

Fakat onca gürültüyü yapıp da sonra yine ticari kaygı yaşayıp, yenilikçi üretim ve sürdürülebilir evren için uğraşmak da bir yandan bana samimi gelmiyor. Önce marketlere hayvan ve doğa zulmü içeren ürünleri koymayacaktınız, sonra ucuz ve kalitesiz ürün üretip insanları çılgınlar gibi satın almaya ve hemen sıkılmaya teşvik etmeyecek, siz her şeye değersiniz propagandası üzerinden, parası olanın ahkâm kesebileceğini sandığı o noktaya getirmeyecektiniz.

Hava, su, toprak bedava evet şairin dediği, bedavaya para vermiyoruz diye değersizleştirip, değeri satın alınan şeylere indirgediğinizde, olmaz bi'şeyler. Bazı hatalardan dönülmez. Ürettiğimiz ve kullandığımız plastikler gibi ruhumuz da plastik artık, iflah olmuyoruz.


            •İklim Krizi ve Karbon Ayak İzi

İklim krizi ile ilgili ayrıntılı bilgi edinmeye beni Netflix'teki "Gezegenimizin Kritik Eşikleri" isimli şu belgesel itti.

Breaking Boundaries: The Science of Our Planet


Belgesel binlerce yıldır gezegenin ısısının daima( -1, +1) olarak istikrarlı bir gidişat çizdiği, jeologların folosen adını verdiği bu dengenin son elli yılda yerle bir oluşunu başlangıç almış. Dengeyi bozan sebepleri ve çözümleri aktarıyor. 

İzlemeden önce biraz bilgi edinilmesinde fayda var. İklim krizi dediğimiz mevzu aslında gelişen sanayi, endüstri ve teknoloji ile son elli yılda peyda oluyor. Bunun üzerine artık 1997'de yapılan Kyoto Sözleşmesi ile dünya ülkeleri arasında iklim krizini azaltmak için yapılması gereken protokoller imzalanıyor. Daha sonra 2020'de süresi dolunca Paris İklim Anlaşması imzalanıyor. 
Dünya'nın en çok karbon salınımı (5107 megaton) yapan ülkelerinden biri olan Amerika, ilkin yanaşmadıysa da anlaşmayı imzalamış.


Ama azlatma yönünde fıs. Diğer ülkeler de çok başarılı değil. Çünkü iklim krizini çözmek belirli bir bütçe ve feragat gerektiriyor. En ve ilki karbon emisyonunu azaltmak. Bunun için insanlığın üretimini fosil yakıtla yapmayı bırakması gerekiyor. Sanayi devriminden ve bu kadar endüstrileşmeden sonra maalasef çok zor.

Bazı insanlar iklim krizi olmadığını ve bunu engelleme girişimlerinin gelişmekte olan ülkelerin sanayi pazarını küçültmek için bahane olduğunu düşünüyor. Fakat imzalanan protokollerde en fazla karbon ayak izine sebep olan ülke karbon emisyonunu en çok azaltması istenilen ülke. Yani ne kadar zarar veriyorsan o kadar feragat ediyorsun. 

Türkiye'nin ise örneğin Amerika'ya kıyasla ödemesi gereken bedel daha az. Amerika'nın her yıl 5107 megatonken Türkiye'de sera gazı salınımı  her yıl 500 milyon ton. Yani Amerika'nın emisyonun yaklaşık onda biri. Bu oranla Türkiye, dünyanın yıllık salınımının yaklaşık olarak %1'ini meydana getirmekte. Bu sera gazı salınımının yaklaşık üçte biri kömür kaynaklı. Yani kim zararı daha çok veriyorsa o elini taşın altına koyacak. Çeşitli yakınmalar üretmenin alemi yok. Bi sorun var ve oldukça hızlı. Kainat almış başını gidiyor. Sürdürülebilirlik peşinde koşulmaya başlanmış, suyun azalış-artış oranını saptamak için bile su endeksleri açılmış, öyle korkuluyor artık susuzluktan ki çünkü iklim krizinin ilk emaresi bu; kuraklık. Markaların işte bahsettik dönüştürülebilir ürün üretme hevesi, tüm elitistlerin sağ duyulu görünme çabası, hatta artık araba fabrikalarının bile üretim durdurması, hibrite geçiş yapmaları, fosil yakıtların yerini yenilebilir enerji kaynaklarına bırakması, ağaçlar dikilmesi vs. vs.

İşte bu minvalde içine ettiğimiz kâinatı bir de sıvamayalım diye, önümüzdeki son elli yılda biizm de birey olarak yapacağımız bi kaç bi şey var, ama bunları yaparken, azınlık olduğumuzu unutmayalım. Yani bizler fakiriz.sjjs Dünya'nın içine edenler zenginler, yani param var anasını ağlatırım tüketimin, en pahalı markalar köpeğim olur, dünyaya ben hükmederimciler. Biraz amiyane bi son oldu ama ne yaparsınız mevzu artık süslü laf kaldırmıyor.

E peki bir başımıza biz ne yapalım;

1.Yürüyün ya da bisiklete binin. 
2.LED Ampul kullanın. 
3.Daha az et tüketin.

"Cowspiracy: Sürdürülebilirliğin Sırrı" 

Belgeselin tamamını YouTube üzerinden izleyebilirsiniz.

"Seapiracy: Denizlerdeki Komplo" 

Netflix'te mevcut.

4.Bulaşık makinenizi dolmadan çalıştırmayın.
5.Işıkları söndürün.
6. Musluğu kapatın.
7.Şişede su almak yerine, matara edinin.(plastik tüketimi çığ gibi çünkü.)
8.Bambu yetiştirin. (çabuk uzar, diğer ağaçlardan dört kat fazla karbondioksit emer.)
9.Güneş enerjisinden yararlanın.
10.Doğada çözünen doğal poşet, torba, pişirme kağıdı ve streç film kullanın.
11.Hibrit araç kullanın.(artık gözünüzü seveyim sıfır benzinli araç almayın.)

Evet gördüğünüz gibi yine evrene en zarar verenler zenginler.sjsj 
Fakat bu bahsettiklerime parasını budalaca harcayanlar asla dikkat etmeyecektir. Zaten minimalizm dediğimiz şey de benim param var her şeyi alma hakkım da var, diyen güruhu durdurma girişimidir. Yoksul olan güzel insanlar da tasarruf etmek için bunları yapabilir.sjsj (züğürt tesellisi bu)

Sonuçta bunları kim yaparsa yapsın, iyi şeyler yapmış olur.

Bi de gözünüzü seveyim, pikniğe gittiğinizde, çocuklarla çöp toplama etkinliği yapın. Temizleyin doğayı, ağaç ekin.

Tamam bu kadardı.

Sağlıcakla dağılabiliriz artık evreni kurtardık.


İleri okumalar:

www.seragazidogrulama.com

https://www.dunyaenerji.org.tr

https://m.bianet.org

https://tr.wikipedia.org

https://www.bbc.com

https://www.mfa.gov.tr

https://geridonusumekonomisi.com.tr

https://www.uplifers.com






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

his soykırımı

yapamıyorsan yapamıyorsundur. dimağın çünkü ısrarsız/ ve diğer her şey gibi sonunu bilemediğin bir kaos içinde büsbütün avuçlarında parıldayan hengamenin götürdükleri ile yüksünük, savruk, süreğen bir çağrışım yılgın ve üstelik son sürat giderken bu yılgıyla, sızlıyor burnun, içindekilerle dolu kafan ağır, güne dönen yüzün sararık, tırnakların mor ve pek çok şeyi yitirdiğin o günün akşamı aidiyetin siliyor her şeyi /block/daha fazla block/ biliyorsun korkak olmanın sırası değil, akıyorken hayret direnç gösterebilmen huzursuz bağdaşıklığa beyhude neden çünkü his soykırımı adı e biraz nüktedan. 🎧 Wherever i may roam

Kendini de birlikte götürmüş 🎧

• "Sokrates'e birinin yolculuklarla hemen hemen hiç değişmediğini söylemişler. "Eminim ki, kendini de birlikte götürmüştür" diye yanıtlamış Sokrates."¹ Yoksa madem hepimize bu cihanda bir yer, olmayan o yerde buluşacağızdır gibi, nereye kadar gideceğiz ya da duracağız çünkü yo lun sonunda bir yerde mutlaka toplanacağızdır. Ama değil mi ki oraya da aidiyet hissedemeyiz oradan da gidesimiz gelir orayı da kalabalık yaptık çünkü, orası da bir yer'leşti, resmiyet kazandı. Olur bu. Hep oldu. Buna direnmeyelim elbirliği edelim tamam kabul ama cihansız olup bir yerde de buluşmayalım lütfen. Kendilerimizi geride bırakabilir miyiz? Bu böyle herkesin kendine ait müstakil cihansızlığı olarak devam etse olmaz mı? Tamam kendini cihansız hissedenler güruhu olarak varlığınızın saptanmış olmasına hayır hiç asla lafım yok fakat sayınızın artmasından bir miktar rahatsızlık duyuyor olmam cihansızlığımı benciliyorsa, rahatsızım, müstakil cihansız olayım istiyorum, cihansızlıkla...

Yol

Bir film sahnesi bazen düşündürüyor insanı. Olmak istediğimiz yerler var. Olması istenilenler sürüncemede. -yıllardır aynı bak. Pencerelerden dışarıları izliyorum hep. Yollar dağlar, ağaçlar var. Birileri yürüyor. Gün dönüyor. Yere bişey düşürüyor biri, arabasının farı yanmıyor diğerinin, geçen biri çöp kovasına çarptı, yitti sonra gün. Akşam oldu. Sokak lambaları yanıveriyor gün yitince. Kemikleri sızlıyor mezardakinin, ısınmıyor, aydınlamıyor hiçbir mezarlığın içi, soğuk bu aralar; karşı evin bacası tütüyor, güneş gelir birazdan, çok az ama işi başından aşkın.-yazgısına sarılmış uçuyor son kuş. .. Meşhur bir hikaye var onu bilirsiniz.-yol hikayesi.Yolculukta tanırmışsın insanı. İçe gidileni kastetmediler ondan şüphesiz, kanla, başla, ayakla yürülüneni diyorlar. Olsun yine de ne kadar tanıyabilirsin ki bir insanı, öyle hemen tanınılabiliniyor mu. -sen de herkes gibiymişsin- Başka olmak için uğraşılabilinirmiş gibi. Dönüp durup yaşıyoruz hepimiz. Dönüyor filmler, toparlanıp gidiyoruz, ...

tüm bu oluş

| Niye ve şimdi bunun sırası mı bilmem fakat bir yerden düşmek isteseydim bu muhtemelen evrenin kenarı olurdu. Niye düşmek isterdim bilmiyorum. Evrenin ama mevzuyla kendisini ilişkilendirmesi bi hayli zor. Bir kenarı Stephan Hawking'e göre bile yok. Artık son kanıya göre evren sınırsız ama sonlu. Bir gün yok olacak ama üzgünüm canım kendim bir kenarı yok. :') Başlangıcıysa biraz kaoslu şaibeli entrikalı türk dizileri gibi süzüm süzüm süzülüyor. Evren ve ona oturtmak istediğim muhtemel tanımlar konusunda kafam evet biraz karışık. Gaz ve toz bulutlarını tenzih ederiz ama kim bu gaz ve toz bulutları. Khaos'un oğulları?. O zaman adları Gasos ve Tosos olmaz mıydı. Gasos ve Tosos diye yedi bölümlük mini dizi yazmamı isteseydi Netflix. -istemedi. Konumuz bu değil. Belli ki esaslı bir gazdan ve hatırı sayılır bir tozdan bahsediyorlar. Biz de anıyoruz. Mitolojide geçmemesi ya da bizim bir şekilde de olsa mitolojide yaşamadığımız gerçeğiyle birlikte biraz geçenlerde James Webb'in...

Vincent Van Gogh

Bundan bir-iki hafta kadar önce öyle dururken, yine okunacak ve yapılacak tonlarca şey varken, Loving Vincent'i izledim. Loving Vincent, Afiş Loving Vincent (Vincent’ı Sevmek), 2017 yapımı bir drama. Bu biyografik dramayı Van Gogh üzerine yapılmış diğer filmlerden farklı kılan, filmin 65.000 karesinin her birinin 100 ressam tarafından kanvas üzerine yeniden çizilerek yapılmış, yağlı boya çizimlerinden oluşturulması. Loving Vincent, 2017 Filmde V. Van Gogh'un ölümünden sonrası işlenmiş.  Gerçekten ihtihar mı etti yoksa bu bir cinayet miydi, gibi sorular çerçevesinde ilerliyor film. Adeta Van Gogh'un resimlerinin hareketlendirilmiş hali. Muazzam bir emek. film hakkında   En son buna benzer The House diye bir dizi/film izlemiştim. O da stop-motion tekniğiyle keçeden yapılmış canlıları hareket ettirilerek çekilmişti. Bu işi bu resim karelerinin her birini yeniden çizerek yaptıklarını göz önünde bulundurarak, Loving Vincent filmindeki emeği biraz olsun gözünüzde canladırab...