Ana içeriğe atla

Çoşkuyla Ölmek

"Dünyaya bu kadar çok söz söylemem, dünyadan başka bir şeyi olmayanlara biraz sıkıntı verici geliyor."

Şule Gürbüz'ü tanımam hiç iyi olmadı. Onunla ilgili bir şeyler yazmam için bile kitabı okumamın üzerinden bir kaç gün geçmesi gerekti. Hazmedemedim.

Ağrılı felsefi ve hiç de yolunda olmayan günlük bir dili var Gürbüz'ün. Yukarıdaki cümle YouTube'da izlediğim bir radyo söyleşisinden alıntı. Yazarın ilk okuduğum kitabı olduğu için ona dair bir şeyler oluşmasını istedim kafamda.

Kendisi saat tamir ustası. Evet evet mesleği bu. Sanat Tarihi mezunu ve kendini saat tamir ederken iyi hissettiği için bu mesleği seçmiş. Başlı başına ilgimi çekti bu durum. Zaten adını yazdığınızda saatlerle ilgili olan kısa bi belgesel çıkıyor hemen YouTube'da. Onunla ilgili kötü yoruma hiç denk gelmedim diyebilirim. Bu yüzden ilk ağızdan yani kendisinden tanımak istedim yazarı.

Çünkü kitapta dört öykü okudum fakat inanılmaz bağlantı kurdum birbirleriyle öykülerin. Kendisinin de söylediği şey aslında sadece yazdığı, tür olarak herhangi bir türe indirgeyemediği yazdıklarını. Yazma eylemini seviyor.

Hatta kitabı okurken ilkin dedim bunlar birbirinin devamı mı ayrı mı? Hatta ilk kurguyu ikinciye bağladım da Ruhuna Fatiha'nın sanki dedesi Akılsız Adam, Akılsız Adam'ın Oğlu Sadullah Efendi sanki cidden Akılsız Adam'ın oğlu. Rüya İmiş de hayır hepsi rüyaydı.

Böyle şey gibiler, tüm bir öykü var, roman/bütün, ve bu öyküde herkes kendi hikâyesinin kahramanıyken o öteki diğer kişi ya da kişilerin öyküsü yarım, eksik ve ilitili olarak onun da öyküsünü anlatmalıyım demiş yazar. İyi de yapmış. Birbiriyle ilintili değilse bile öyküler, ben yanlış anlamış olsam dahi, çok sevdim bunu çünkü birbirinden bağımsız kısa kısa öyküler okumayı yorucu buluyorum. Tam kafamda canlanacakken başka öyküye geçiş yoruyor hassas bünyemi.jsj

Ben bu yüzden Şule Gürbüz okumayı sevdim. Fakat evet yazının başındaki ilk cümleden anlaşıldığı üzere ağrılı bi süreç onu okumak. Bu tarz okumalar yapmayı sevdiğimi biliyorsunuzdur. O yüzden bunu göze alarak Şule Gürbüz'lenin. Kendisi, kitaplığımda tüm kitapları lütfen olsun, yazarıdır artık. Arz ederim.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

his soykırımı

yapamıyorsan yapamıyorsundur. dimağın çünkü ısrarsız/ ve diğer her şey gibi sonunu bilemediğin bir kaos içinde büsbütün avuçlarında parıldayan hengamenin götürdükleri ile yüksünük, savruk, süreğen bir çağrışım yılgın ve üstelik son sürat giderken bu yılgıyla, sızlıyor burnun, içindekilerle dolu kafan ağır, güne dönen yüzün sararık, tırnakların mor ve pek çok şeyi yitirdiğin o günün akşamı aidiyetin siliyor her şeyi /block/daha fazla block/ biliyorsun korkak olmanın sırası değil, akıyorken hayret direnç gösterebilmen huzursuz bağdaşıklığa beyhude neden çünkü his soykırımı adı e biraz nüktedan. 🎧 Wherever i may roam

Kendini de birlikte götürmüş 🎧

• "Sokrates'e birinin yolculuklarla hemen hemen hiç değişmediğini söylemişler. "Eminim ki, kendini de birlikte götürmüştür" diye yanıtlamış Sokrates."¹ Yoksa madem hepimize bu cihanda bir yer, olmayan o yerde buluşacağızdır gibi, nereye kadar gideceğiz ya da duracağız çünkü yo lun sonunda bir yerde mutlaka toplanacağızdır. Ama değil mi ki oraya da aidiyet hissedemeyiz oradan da gidesimiz gelir orayı da kalabalık yaptık çünkü, orası da bir yer'leşti, resmiyet kazandı. Olur bu. Hep oldu. Buna direnmeyelim elbirliği edelim tamam kabul ama cihansız olup bir yerde de buluşmayalım lütfen. Kendilerimizi geride bırakabilir miyiz? Bu böyle herkesin kendine ait müstakil cihansızlığı olarak devam etse olmaz mı? Tamam kendini cihansız hissedenler güruhu olarak varlığınızın saptanmış olmasına hayır hiç asla lafım yok fakat sayınızın artmasından bir miktar rahatsızlık duyuyor olmam cihansızlığımı benciliyorsa, rahatsızım, müstakil cihansız olayım istiyorum, cihansızlıkla...

Yol

Bir film sahnesi bazen düşündürüyor insanı. Olmak istediğimiz yerler var. Olması istenilenler sürüncemede. -yıllardır aynı bak. Pencerelerden dışarıları izliyorum hep. Yollar dağlar, ağaçlar var. Birileri yürüyor. Gün dönüyor. Yere bişey düşürüyor biri, arabasının farı yanmıyor diğerinin, geçen biri çöp kovasına çarptı, yitti sonra gün. Akşam oldu. Sokak lambaları yanıveriyor gün yitince. Kemikleri sızlıyor mezardakinin, ısınmıyor, aydınlamıyor hiçbir mezarlığın içi, soğuk bu aralar; karşı evin bacası tütüyor, güneş gelir birazdan, çok az ama işi başından aşkın.-yazgısına sarılmış uçuyor son kuş. .. Meşhur bir hikaye var onu bilirsiniz.-yol hikayesi.Yolculukta tanırmışsın insanı. İçe gidileni kastetmediler ondan şüphesiz, kanla, başla, ayakla yürülüneni diyorlar. Olsun yine de ne kadar tanıyabilirsin ki bir insanı, öyle hemen tanınılabiliniyor mu. -sen de herkes gibiymişsin- Başka olmak için uğraşılabilinirmiş gibi. Dönüp durup yaşıyoruz hepimiz. Dönüyor filmler, toparlanıp gidiyoruz, ...

tüm bu oluş

| Niye ve şimdi bunun sırası mı bilmem fakat bir yerden düşmek isteseydim bu muhtemelen evrenin kenarı olurdu. Niye düşmek isterdim bilmiyorum. Evrenin ama mevzuyla kendisini ilişkilendirmesi bi hayli zor. Bir kenarı Stephan Hawking'e göre bile yok. Artık son kanıya göre evren sınırsız ama sonlu. Bir gün yok olacak ama üzgünüm canım kendim bir kenarı yok. :') Başlangıcıysa biraz kaoslu şaibeli entrikalı türk dizileri gibi süzüm süzüm süzülüyor. Evren ve ona oturtmak istediğim muhtemel tanımlar konusunda kafam evet biraz karışık. Gaz ve toz bulutlarını tenzih ederiz ama kim bu gaz ve toz bulutları. Khaos'un oğulları?. O zaman adları Gasos ve Tosos olmaz mıydı. Gasos ve Tosos diye yedi bölümlük mini dizi yazmamı isteseydi Netflix. -istemedi. Konumuz bu değil. Belli ki esaslı bir gazdan ve hatırı sayılır bir tozdan bahsediyorlar. Biz de anıyoruz. Mitolojide geçmemesi ya da bizim bir şekilde de olsa mitolojide yaşamadığımız gerçeğiyle birlikte biraz geçenlerde James Webb'in...

Vincent Van Gogh

Bundan bir-iki hafta kadar önce öyle dururken, yine okunacak ve yapılacak tonlarca şey varken, Loving Vincent'i izledim. Loving Vincent, Afiş Loving Vincent (Vincent’ı Sevmek), 2017 yapımı bir drama. Bu biyografik dramayı Van Gogh üzerine yapılmış diğer filmlerden farklı kılan, filmin 65.000 karesinin her birinin 100 ressam tarafından kanvas üzerine yeniden çizilerek yapılmış, yağlı boya çizimlerinden oluşturulması. Loving Vincent, 2017 Filmde V. Van Gogh'un ölümünden sonrası işlenmiş.  Gerçekten ihtihar mı etti yoksa bu bir cinayet miydi, gibi sorular çerçevesinde ilerliyor film. Adeta Van Gogh'un resimlerinin hareketlendirilmiş hali. Muazzam bir emek. film hakkında   En son buna benzer The House diye bir dizi/film izlemiştim. O da stop-motion tekniğiyle keçeden yapılmış canlıları hareket ettirilerek çekilmişti. Bu işi bu resim karelerinin her birini yeniden çizerek yaptıklarını göz önünde bulundurarak, Loving Vincent filmindeki emeği biraz olsun gözünüzde canladırab...