Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Magda Szabó

Aslında Magda Szabó'yla tanışmam, bloga onunla ilgili bi şeyler yazma istediğimden, yani şu andan üç yıl kadar önceydi, beni şu an tekrar Magda Szabó'dan bahsettiren şeyse, İza'nın Şarkısı ve Kapı kitaplarının filmleri de olduğunu yeni öğrenmem. ✨ Durun baştan başlıyorum.  Kimdir Magda Szabó ? hemen kısa biyografi. 1917 yılında Macaristan'da doğdu. Çağdaş Macar edebiyatının önde gelen kadın romancılarından, hatta Kapı adlı romanı Fransa’nın saygın ödüllerinden olan 2003 Prix Femina Etranger ödülünü aldı. Benim ilk okuduğum romanı İza'nın Şarkısı olmuştu. Sonra zaten dilini çok beğenip Kapı'yı da almıştım. Kapı 1959’da “Atilla Jozsef” ve 1978 yılında “Lajos Kossuth” ödülünü kazandı. Yarı otobiyografik unsurlar taşıdığı söylenen Kapı, beni çok etkilemişti. Hatta o kadar ki, Emerenc'i asla unutamadım.  Yazar, Macar kültürüyle o İletişememe çaresizliğini, evet tam anlamıyla İletişememe çaresizliği diye nitelendirebilirim, öyle iç içe geçirmiş ki okurken tam anla...

sağlam kroşe

ölüp gitmekle ilgili sorunlar mevcut süreğen. akış rutin, üstelik hızlı. asırlardır kabul edilmiyor, bunun farkındayız, ölümsüzlüğün peşinden az koşulmadı. ne çare fakat ölünüyor. e ölünsün bunun nesi kötü. tezahürü güzel diye katlanılan bu simülasyondan daha iyidir hem belki, boyut değişimi, öyle ya da böyle, farklı bi delik, alan; her ne olacaksa, bunun nesi korkutucu diyebilir miyiz belki de fantastik, büyülü evet diyebiliriz belki alengirli. geride kalanlar düşünecek artık burasının bokunu püsürünü, gidenin zamanı bitti, gidene ne ki, hatırlamıyor/görmüyor burada o gittikten sonra olanları, üzülecek ne varmış, kim gelmiş cenazeme, kaç gün ağlamışlar, kaçıncı gün belki akıllarına geldim, sonra ne zaman unutuldum. gittim çünkü bitti benim hikâyem buraya kadardı, buydu en son görünen kısmım.son tezahür.gerisi beni ne ilgilendirir, ki ilgilendirir mi ayrıca, bedenim bana ait değil artık. Bedenim artık anakronik bir sorun. Çürümesi kokması hastalık yayması muhtemel enkaz. çüreğen. gidil...

Kendine Ait Bir Oda

"Para kazanın. Kendinize ait bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın KADINLAR." Para kazanılıyor, zannediyorum bunu aştık. Fakat kazanıldığıda güç bela oluşturulmuş bir odaya ayıracak vakti 21. yüzyılda bulamıyoruz sevgili Virginia; çalışmazsak vakit bol da, parasız o odayı yapamıyoruz; çalışmazsak bize bakan yok hayır tren miyiz zaten bize neden bakılsın; zengin baba ve zengin koca faktörleri malumun bilirsin, hayatını finanse edenler hayatın üzerinde tahakküm kurabileceğini düşündüğünden, histerik unsurlar barındırır. Bizler işte tam da böyle bir paradoksun içerisinde debelenirken, sen 1882'de doğup, 1941'de ceplerine taşlar doldurarak kendini Ouse nehrine atıp yaşamını sonlandırdın. Ve arkanda eşine; "Sevgilim, yine çıldırmak üzere olduğumu hissediyorum. Yaşadığım o korkunç anlara geri dönemem artık. Ve ben bu kez iyileşemeyeceğim. Sesler duymaya başladım. Odaklanamıyorum. Bu yüzden yapılacak en iyi şey olarak gördüğüm şey...

Gotik Mimari

Sanat Tarihi ile ilgili olan notlarımdan derlediğim Gotik Mimariye ilişkin olan arşivim . Orta Çağ Avrupa sanatının en önemli üsluplarından biri olan Gotik üslup, ilk kez 12. yüzyılın 2. yarısında, siyasal değişimlerin ve ulusal devlet bilincinin yaşandığı Fransa'da ortaya çıkmış ve buradan yayılarak 15. yüzyıla kadar tüm Avrupada etkisini göstermiştir. Fransa ve Avrupa'da, bu üsluptaki eserlere Opus francigenum- Fransız işi denilmiştir. İtalyan hümanistleri 15. yüzyıldan sonra bu tarz işleri beğenmeyip Barbar Sanatı diye nitelendirmiş ve istilacı kavimler olan Gotları hatırlatacak biçimde Gotik kelimesi ile adlandırmaya başlamışlardır. Gotik, gerçekte bir mimarlık üslubudur. Romanesk Dönemde temelleri atılan Gotik üslupta, bilinçli olarak Romanesk üslubun özellikleri bir araya getirilmiş ve Orta Çağ kentlerinin katedralleri Gotik üslupta inşa edilmiştir. Saint Denis Katedrali - Kraliyet Mezarları, Fransa (1135-1144) Basilica of Saint-Denis Bu çağda katedral, düşünce ve sa...

Tuğla Kafa

Pink Floyd'un bu şarkısına ben yetişemedim. Grubun 1979'da çıkan The Wall albümünden bir şarkı " Another Brick in the Wall "  Sözleri; We don’t need no education (Hiçbir eğitime ihtiyacımız yok.) We dont need no thought control  (Fikirlerimizin denetlenmesine ihtiyacımız yok) No dark sarcasm in the classroom   (Sınıfta aşağılamaya son.!) Teachers leave them kids alone (Öğretmenler, çocukları rahat bırakın.!) Hey! teachers! leave them kids alone! (Hey Öğretmen çocukları rahat bırak.!) All in all it’s just another brick in the wall. (Sonuçta sadece duvardaki başka bir tuğla o.) All in all you’re just another brick in the wall. (Sonuçta duvardaki başka bir tuğlasın sen.) Klibi de izlerseniz daha rayına oturur. - Susturamıyorum bu şarkıyı içimde ben yıllardır. -anlatamıyorum da fakat şairin dediği. ... Ne bu eğitim? Literatürde "belli bir bilim dalında, belli bir konuda bilgi ve beceri kazandırma, yetiştirme ve geliştirme işi." olarak tanımlanır. Bunu sağlayan...

Sürdürülemiyor

Cruelty Free  Minimalizm  Sürdürülebilirlik ve Yenilenebilir Enerji İklim Krizi ve Karbon Ayak İzi     Kâinatın son elli yılda büyük bir hızla geldiği bu noktada, insan merkezciliğinin sebep olduğu çevre sorunları ve İdeolojilerin/otoritelerin insanlar üzerinde kurduğu hegemonya beni rahatsız ediyor. Sizi de ediyorsa ki etmeli, bu yazıda bazı konulara değindim; çünkü daha az zararla mümkün olduğunca çabuk gidiş; dünyayla bağı olmayan bir insanın dünyayla meselesi olanlara bırakmak istediği evren için kafa yorduğu.            •Cruelty Free Mevzuya bodoslama dalmak gibi olacak ama mevzu benim için tam olarak bu noktada başlıyor; markaların sürdürülebilir yaşam için, geri dönüştürülebilir ürünler piyasaya sürmesini gözlemlemek. Keşke her konuda minimalleşmeyi, çevreye duyarlı olmayı, hayvanları korumayı, geri dönüştürülebilir teknolojiyi, sürdürülebilir yaşamı, gelir eşitsizliği böyle ayyuka çıkmadan, alım gücü bu denli düşmeden, bu denli k...

Yol

Bir film sahnesi bazen düşündürüyor insanı. Olmak istediğimiz yerler var. Olması istenilenler sürüncemede. -yıllardır aynı bak. Pencerelerden dışarıları izliyorum hep. Yollar dağlar, ağaçlar var. Birileri yürüyor. Gün dönüyor. Yere bişey düşürüyor biri, arabasının farı yanmıyor diğerinin, geçen biri çöp kovasına çarptı, yitti sonra gün. Akşam oldu. Sokak lambaları yanıveriyor gün yitince. Kemikleri sızlıyor mezardakinin, ısınmıyor, aydınlamıyor hiçbir mezarlığın içi, soğuk bu aralar; karşı evin bacası tütüyor, güneş gelir birazdan, çok az ama işi başından aşkın.-yazgısına sarılmış uçuyor son kuş. .. Meşhur bir hikaye var onu bilirsiniz.-yol hikayesi.Yolculukta tanırmışsın insanı. İçe gidileni kastetmediler ondan şüphesiz, kanla, başla, ayakla yürülüneni diyorlar. Olsun yine de ne kadar tanıyabilirsin ki bir insanı, öyle hemen tanınılabiliniyor mu. -sen de herkes gibiymişsin- Başka olmak için uğraşılabilinirmiş gibi. Dönüp durup yaşıyoruz hepimiz. Dönüyor filmler, toparlanıp gidiyoruz, ...

falso

Yürekler bir akıllarda tek soru. -nasıl bu kadar uyumsuz olunur?- neden -nasıl bu kadar uyumlusunuz.- sorusunu sormaz kimse. Uyumsuzluğu değil de uyumluluğu anlamıyorum, nasıl mümkün olduğunu. İnsan neden uyumlu olur füreya? İtibar görmek için?-aman etliye sütlüye karışmayayım başım belaya girmesin politika gibi bu ilişkiler neden kötü olayım çıkarlarım var sorun istemiyorum herkesle geçinmek herkesle herkesleşmek istiyorum. -belki daha insani açıdan düşünelim- insan sevmek istiyorum. insanı olduğu gibi sevmek. bir arada yaşayabilmenin mümkün olduğunu kanıtlamak istiyorum/birbirimize sırt dayayabileceğimizi. güveniyorum, güvenilmek istiyorum.-ya da var olma savaşı açısından? -fikrim sorulsun önemseneyim birilerinin varlığıyla vücut bulayım. -yalnız kalma korkusu? -vakit geçer zaman ölür başkalarıyla bir aradayken yalnızlıktan kurumam. kuruyup çatırt diye kırılma ortadan. Yalnızlıkla fakat uyumsuzluk kardeş, ötekinin sonucu diğerinin başlangıcı. Yalnız kalmaktan mı ko...

Anarşist Ütopya

Anarşist Ütopya Mülksüzler. Olası bütün evrenler içinde oluşturulan bütün ütopyalardan haberimiz var, onu geçtik distopyaları bile okuduk. Neden.? Bunca kargaşalık içinde aradığımız ne. Neyi görmek istiyoruz. Olası mükemmel toplumu? Memnuniyetsizlik mi bu hâl.? Eşinizde sevdiğiniz beş özellik.? -Bazen rahatsız etse de mükemmeliyetçiliğin. -Neden rahatsız ediyor bazen? -Çünkü her şey mükemmel olamıyor canımın içi. İki olası evren var Mülksüzler'de. Biri Urras diğeri Annares. İsimlerinin hiç önemi yok aslında. Zibilyon tane de evren olabilir hakeza. En bilineni Thomes More'un Ütopyası. İnanmak istemiştim onu ilk okuduğumda güzel topluma. Fakat bazı unsurları uymadı bana. Uymuyorsa, sanırım cidden başkalarına da hiç bir şey uymuyor olabilir. Yoksa o zaman iyi toplum yok mudur? Annares'i Ursula K. Le Guin'nin, eşitlik unsuruyla ütopyaydı evet. Özgürlüğün, birbirlerine karşı sorumlu olmaktan geçtiğinden bahsediyordu. "Seni güç kullanarak engelleyen mi var? Burada güç ku...

Viva La Vida

  "Ben aşkın, acının ve devrimin kadınıyım." Eline ne kadar ölme fırsatı geçse de, ölmeyen kadın, Frida Kahlo, Meksikalı ressam. Fırsat diyorum bakmayın, bu sıra cidden, bi toparlanıp gitsek, biri sayfayı çevirse, bitse şu kitap. "Beni gerçeküstücü sandılar halbuki değildim. Ben hayallerimi değil gerçekliğimi resmettim." Without Hope Sanat tarihçileri onu büyülü gerçekçilik akımı içerisinde değerlendiriyorlarmış. Büyülü gerçekçilik, normal ya da gerçekçi kabul edilen sanat akımlarında olmaması gereken sihirli ve mantık dışı öğeleri içeren sanat akımı. Herkesin diline pelesenk olmuş kafası çiçekli bir kadın. Kimi de sırf bu sebepten, popülariteye kurban edip, aman yine mi Kahlo demiş. Eğri oturup doğru konuşacak olursak, Frida Kahlo'nun yaşantısı ve bu yaşantıdaki azmi etkiliyor hepimizi. Frida and Caesarean Operation Ama biliyoruz ki sanatçıların genel tavrı bu. Onlar zaten acılardan beslenir. Bir çoğunun hayatı muhtemelen Kahlo'nunki gibi zor geçmiştir. Fri...